13 Mayıs 2022 Cuma

Toprak Arzusu

        Belirsiz bir gelecekte toprağın tekrar arzu edilen değere kavuştuğunu görme arzusundaki insanlara bir güncelleme yapmanın vakti geldi. Yazıda geçen ay toprağı(ay regoliti), elde etmek adına 11 yıl beklenildiği belirtilmekte. Üstelik sadece deney yapılmak üzere ödünç alınmış.

        İlk defa ay toprağında bitki yetiştirilmesinde, değişkenleri en aza indirmek ve işleyişin tümüyle takip edilebilmesi adına seçilen bitkinin(Arabidopsis) genetik kodunun tümüne vakıf olunması büyük bir rol oynamış. Ayrıca ay toprağı taklitleri, mars toprakları da kontrol grubu olarak kullanılmış.

        Canlı varlığın olumlu gelişiminde rol sahibi olmanın kişisel zevkinin yanı sıra, yetiştiricinin(eğitmen) mizacına etkisini de hep merak etmişimdir. Bu konuda Gladwell daha önce bahsettiğim kitabında bir bölüm yer almakta. Ama daha detaylı bir çalışmanın peşinden sınırları keşfetmenin bilincinde, henüz yetişmesinde bireysel çabanın olmadığı ve toprak altından toplanan mantarların toplayıcılarına yönelik mizacın sınıflandırılmasını da önemli buluyorum. Sanırım bitki yetiştirmenin en büyük etkisi sabır yönünde olabilir. Arzunun peşinden, meşakkatli ilerleyişin sonuca varacağına olan tutkunun meşalesini görür gibiyim.

        Sadece bitki tipi yaşam formları değil, görece daha hızlı hareket eden canlıların, eğitilemez görünen türlerin geldiği son noktada; varılan sonucun "öğretmek" veya "gözlemlemek" kadar kalıpsal olmadığı çok daha ileri bir değerlendirme ile 'bağlantı' olarak adlandırılabileceği kanısındayım.

        Tüm bu yolculuğun insan bilincindeki uyanış ve farkındalığa olan mesafemiz neticesinde eğlenceli hallere büründüğü yönündeki inancında pek görülmek istenen taraf olmadığı kanaatinde olmam durumu iyileştirmiyor. Öte yandan ömür bazında kaçımız sayfalar dolduracak maceralar yaşamayı tercih ediyor. Soru değiştirmek ve kulağa daha iyi gelebilmesi adına kaçımız bu sınıf insanların yetiştirilmesine katkı sağlıyor.



        İlerlemenin, 'ilerle' demekten daha zor olduğu dönemleri geride bırakırken, ufuk çizgimizi hiç olmadığı kadar daralttık. Pek tabii bu durumda etkisi olan bir çok başlık var. Ama çoğumuz 11 yıl boyunca 12 gr toprağın peşinde veya aynı ağırlıkta herhangi bir konuya önem vermedik. Belki de kaçırdığımız kısım toprakta yetiştirebileceklerimiz hayalini kurarken elimizdeki toprağın aynı yeryüzündeki zamanımızcasına akıp gitmesidir. Pek tabii bu noktada toprak, altındaki tohumdan mahsulünü verebilmek için zamana ihtiyaç duyarken; zamanında bizim için sadece toprağın üzerindeyken bir anlamı var. Olup bitenleri öğrenip gözlemleyebiliyorken, bağlantılar kurmaktan geri durmamak belki de fikirlerimizi hem toprağın üzerinde hem de altında değerli kılabilir.

        Yazının başına dönersek belirsiz bir gelecekte; masamızın köşesinde yer alan cam vazo ay kumundan, içindeki çiçek başka bir galakside yer alan yaşanılası gezegenden olabilir. Ancak istemenin ve peşinden yürümeye devam etmenin önemini, elde edilen olumlu sonuçtan bağımsız olarak düşünmek ve reddedilmeye devam edip yürümekten geri durmayanları buradan takdir ederek yazımı bitiriyorum.


Kullanılan görseller: 0,1,2

Kaynaklar:
https://blogs.ifas.ufl.edu/

6 Mayıs 2022 Cuma

Kullanıcı Adı Sorunsalı


    
    Boşlukların doldurulması konusu hayatın içinde olduğu gibi, onu kopyalayıp iki boyutla ekranlara hapsederken de bize eşlik ediyor. Ağ üzerinde hareket ederken, etkileşim içerisinde olduğumuz her an; ister beğeninizi belli edebileceğiniz tek bir sembolle ister yazım dilinizle, isterseniz de ses veya video kayıtlarınızla mümkün oluyor. Gizlenmiş ışıktan sicimlerle bağlantınız sağlamlaşırken, sizinde duvar ustalarından farksız olduğunuzu hissettirmek adına her fırsatta varlığınızın ispatı isteniyor. Ama bu sürecin orta kısmını ele almak istediğimden emin değilim. An itibari ile daha çok temsinilizin oluşma kısmında gezinmek istiyorum. Suretinizi adlandırırken kullandığınız kelimelerden haber verin bana. Öyle ki size daha kolay hitap edebileyim. Herhangi bir meclis de söz sahibi olmanın en tutarlı yolu kendinizi tanıtmakla başlar. Kayıt olmak adına size nasıl hitap edilmesi gerektiği sorusuyla karşılaştığımız yüzlerce ara yüz, hep tek düze ve hafızalardan silinmeyen yankılarla mı yanıt bulur?

    
    Kullanıcı adı arayışında doğuştan gelen isimleri tercih etmemek yönünde bir katılım gösteriyorsanız, sınırları zorlamanın gerisinde; belki de tükettiğiniz eserlerden ilham alıyorsunuz. Kendinizce anlamlandırdığınız yeni heceler kullanıyorsunuz. En nihayetinde oluşturduğunuz suret adlandırması sizi hep takip ediyor.



        "Bu bağlamda çok geç(gerçekten trajikomik derecesinde) fark etmiş olduğum belki de üzerine düşünmediğim dönem aralığının uzunluğundan benim için böyle bir etki oluştu. Evet. İsimlendirmede yer alan "2" takısını (Mew-Two) fark etmem ile beynimin içinde yıldırımlar ufak bir görsel şölen düzenledi. Ülkelere göre isimlendirme farklılıklarını göze aldığımızda dahi (Japonca isim ミュウツー [myuutsū]) bu sonuca bu kadar geç ulaşmanın hüznü ve varılan sonucun bilimsel ifadesi birbirini nötrlemeye yaklaştı. Yeni üretilen bir ürüne isim vermenin en kolay ve takip edilesi yolu; temel alınacak ismin sonuna sıralamayı apaçık belli edebilecek numaralar yerleştirmekti. Kaldı ki seri içerisinde Pokedex adlı kütüphane cihazında keşfedilmiş tüm pokemonlar..." devam eden daha önceki yazımın farkındalığının ikincil kısmını kutlamaktayız.

        Peki pokemon da yer alan ve ilk nesil pokemonlardan olan Arbok'u hatırlıyor musunuz? Gariptir japonca ismi de アーボック(Ābokku) diye yazılıyor. Gelişmeden önceki adının Ekans olması da ayrı bir tamamlayıcılık katıyor. Daha önce inceleme fırsatı bulmuşsanız, pokemonların ve seride geçen karakterlerin isimleri diller arası değişiklik gösterdiğini biliyorsunuzdur. Baş karakter Ash Ketchum diye bilinirken ana vatanında Satoshi Tajiri olarak çağırılmakta. İzlenilmek istenen bu yol, oldukça fazla iş yükünü beraberinde getiriyor.


        Arbok kelimesinin tersten ifadesinden üretilmiş oluşu, ilkokul yıllarımdaki ufak bir anın tazelenmesine sebep oldu. Sınıf arkadaşlarımla mevcut isimlerimiz yerine onların tersten okunuşlarını kullanarak seslenmeyi hedeflediğimiz günün; temelde başka bir boşluğu doldurma çabası olduğu kanısındayım. Kelime dağarcığımızın henüz yeniye olan açlığının dinmediği zamanlarda; en hızlı ve manidar üretim şekline koşmamız bundan olsa gerek. Üstelik alışılmışın dışında seslenişin kendine göre olumlu tınısının rüzgarı günlerce esmişti. Yıllar içinde insanların ve eserlerinin boşluklarını görmek nedense denenmemiş yolların hala mevcut olduğunu hatırlatır. Belki de bu yollar gidilen yoldan zıt istikamette azda olsa ilerleyerek başarıya ulaşılabileceğinin simgesini ifade eder. Bu aynı son derece sıkı bir kemerden kurtulma isteğinin, onu daha da sıkarak yani kurtulmak istediğiniz yönün tersine az daha sabrederek mümküniyetin olabileceğinin ifadesidir.


Kullanılan görseller: 0,1,2

29 Nisan 2022 Cuma

Hokagelik Makamının Sırlı Kapısı

        Büyük deliklerin, büyük kapakları vardır; bugünün varsayımsal konusu kapılar ve pek tabii onların sırlı yüzeyleri de ilgimizi çekmeye değer. Yeryüzü üzerinde neredeyse tüm medeniyetler ortak mirasına dahil edilecek bir başlık olabilir. Tasarı açısından farklılıkları ne kadar ilginç olsa da temel amaç aynı. Gizlilik, güvenlik, güzellik ve benzer başkaca kelimeler... Kimi zaman ızgaralı yapısıyla görsel olarak geçirgenli elde etmiş olanları, içerideki kişiye saygı çerçevesinde odaya girenin eğilerek girmesi adına boyutları normalin altında olanları, ihtişamın her türlüsünü barındıracak taşlar ve metallerle bezenmiş olanları mevcut.



    
    Mağazalarda daha çok camsı yüzeyler olsa da daha fazla güvenlik için sarmal kapılara (kepenk) da denk gelmek mümkün. En nihayetinde bazen sadece bir kalastan oluşmuş çiftlik kapıları da görülebilir. Temelde geçişin kontrolü sağlanırken içeride yer alanın varlığından haberler verdiği de gerçektir. Öte yandan kapıyı tanımlamak adına onun kilit mekanizmasından, tutma kollarından ve başkaca zil seslerini hedefleyen tokmaklarından bahsetmekte gerekli. Ulaşılması istenen fiziksel şey her ne ise o nispette bir kilit barındırdığı göze ilk çarpan nokta. Günümüzde geneli birden fazla tedbir içermekte. Zil seslerinde çeşitliliğin azaldığı onun yerine kamera aracılığıyla suretlerin nakledildiği düşünülebilir. Sanırım geriye sadece işçilik ve seçilen malzeme kalıyor.



        Hokagelik makamı, daha doğrusu kagelik makamı. 1999 yılında yayınlanmaya başlayan manga(Japonların çizgi romanlarına verdikleri ad.) geçen bu rütbe, ninja köyünün en güçlüsü olduğuna inanılan ve köyün lideri olarak kabul edilen kişisine verilen unvanı temsil eder. Eserde mevcut tek kayda değer işin ninjalık mesleği olduğu belirtilen bu köyün gençlerinin hayalide tabii olarak bu makamdan başkası değildir. Öte yandan başlangıç da gördüğümüz başkarakterin hedefi de bundan farksız değil. Hikayenin tadını kaçırmadan belirtmek gerek ki hikaye boyunca kahramanın(Adı Naruto) geçtiği güzergahlarda menziline uzaklığını görüp pes etmeksizin dillendirdiği hokagelik makamı adına gerçekleştirdiği serüveninin okumak veya izlemekteyiz.

        Dikkat çekici noktanın hedefin dillendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu aynı karşılaşılmış ve herkesçe aşikar olan bir kapının varlığını haykırmakla beraber sahiplik iddiasında bulunmaya benziyor. Şüphesiz birden fazla kişinin aynı iddia ile haykırması ilgi çekicilikten öteye, şüphe dolu bir meraka sürüklüyor. Dahası kapının gün içerisinde defaatle açılıp içinden asıl sahibinin çıktığı durumlarda bu daha da girift bir yapının temellerini atıyor.

        Ama ben hayal çığırtkanlarının ötesinde, kapıların asil sahiplerinin berisinde; daha ziyade sessizliğiyle hedeflediği kapıya yürüyenlerin peşindeyim. İnsanlarla muhabbet ederken de fark edebilirsiniz, bu kapı koleksiyoncuları hep en nadide olanlarını sona saklarlar, ona varana kadar; onun narin işlemelerinden ballandırarak bahsederler.


        Kimse kapıya olan uzaklığını ölçmek istemediği dönemlerden geçiyoruz. Davetkar veya gizli kalmış kapıların yolcuları için arzu edilebilir nesneler olduğu kanısında oluşum, bu durumun hem gerçek hem de mecaz manada başkaca konulara ilhamat vereceği yönündeki terazimde kendini belli ediyor.

        Son olarak kapıların açılma yönü de ayrı bir güzellik saklıyor. Değinilmesi gereken başkaca büyük delikler ve başkaca büyük kapıların varlığı yazının sonuna kalıyor. İnsanların kalplerin de oluşan boşluklara kapı aradıkları gerçeği, gecenin kapısını sırlıyor...


Kullanılan görseller: 0,1,2,3

22 Nisan 2022 Cuma

Metale Ruhunu Vermek

        Baskı teknolojilerinin, geleceğin şafağını belirlemekteki ünü her kesimin bildiği büyük puntolu başlıklardandır. Hem yazılı eserlerin hem de mimari eserlerin azımsanmayacak güzellikteki ilerlemesi, bu teknolojilerden edinilen hız ve kusursuzluk arayışıyla mümkün olmuştur. Yazılı eserlerin kayıpsız çoğaltılabilmesi, eşsiz motifli kumaşların üretilmesi ve metallerin işlenmesi.


        Kullan at ikileminde, paslanmaktan sıyrılmış geçmiş medeniyetlerin süslü zinciri; geleceğin ayaklarında şıngırdarken, metal maya akkor halinden katı hale dönüyor. Süs olarak adlandırılabilecek her küçük çiçek, olması gereken çerçevede kendine yer buluyor. Bu bazen bir mezar taşında(ne yazık başındakiler, durumu anlamlandırmaya vakıf değil), bir sokak tabelasında(ne yazık mutluluğun yolunu göstermekten aciz) veya bir asilin sofrasındaki çatalın ucunda(ne yazık asaleti temsil etmeye yetecek çok az maden var ve bunlardan çok daha azı metal).


        Duvarlarda yer alan sanat eserlerine o kadar odaklandık ki elimizdekileri incelemeye fırsat bulamaz olduk. İlizyonun daha iyi gerçekleşmesi adına duvardaki eserlerin nadirliği duvarların nadirliği ile birleşti. Ulaşılamaz eserler yine aynı uzaklıktaki kalesinde gizlendi. Geçmişin sureti halk arasındaki bir çift gözlemle elde edilmiş kağıt üzerindeki akislerden ibaret olamaz. Daha da iyisi bu kadar yıpranmaya meyilli bir ürün, kayıpların hüznünden yorumlanamaz. Öte yandan çok ölçülebilir değerli parçaların kullanımının son döneminde, onların değerinin kaybolmadan bir kez daha dillendirilmesi adına bu yazıyı yazmaktan kendimi alamadım.


        Madeni paraların kitaplar dolusu bilgeliği olduğuna inanıyorum. Mecaz manada olduğunu kast etmiş olsam da kitapları satın almak için kullanılabileceği de gözden kaçırılmamalı. Nede olsa bilginin dahi satılık olduğu zamanlardayız. Ama ben daha çok madeni diskin üzerindeki kabartmalardan bahsetmek istiyorum. Diskin kenarındaki hırsızlık önleyici tırtıklardan, diskin boyutundan, hatalı basılanlarının dahi koleksiyon değeri taşıdıklarından bahsetmeli insan. Yoksa mecaz manada bir çok insan ile yaptığı seyahatlerde onları en yakından tanıma fırsatı bulduğunu incelemek derdinde değilim bu akşam.

        Yakın oranda cezp edici medeniyetler atlasında, değerler topluluğunun kayıtlar zümresi gözüme ilişiyor bu gece. Bozuk paralar, tarih sahnesinden anıları beraberinde getirirler. En temelde ait olduğu medeniyetin zenginliğinin ifadesi olsa da, asırlar sonra çok daha nadir oluşlarıyla bu zenginliği katlamaktan geri durmazken; üzerindeki baskıda yer alan figürler ki bunlar bir lideri ifade edebilecekken, nesli tükenmekte olan bir canlının silueti, medeniyetin topraklarında yetişen nadide bir çiçeğin gölgesi, nimet diye adlandırılabilecek buğday başaklarını veya tarihi bir eserin mimari yanılsamasını da pek tabii içerebilir.

        Temel besin kaynaklarının ifadesi olan bitkiyi görmek, savaştan çıktıklarının ifadesi olan başka bir kabartma ile eş değer bile olabilir. Pek tabi mevcut para biriminin simgesi bu diskin üzerinde yer almaktan geri durmaz. Yine medeniye ait yazım dili, harfler ve kurumsallığın bir başka simgesi olarak bina ve makam adları. Bir başka değerli kabartma ise, diskin üzerinde onun değerini söyleyen büyük puntolu sayılardan ziyade basım yılını gösteren küçük puntolu tarihtir. Zaman kapsülünün mührü onu daha değerli kılar. Metal baskılar, taş baskı madeni paralar ile plastik kökenli kağıt paralar arasında tam bir köprü görevi göstermekten de geri durmazlar.

        Madeni paraların hükümranlığında, kağıt paraların gölgesi dahi gözükmez olmuşken, dijital paraların kapsayıcı ışığı gözükmek üzere. 3B yazıcıların hala istenilen performans ve kullanıcı kitlesine ulaşmamış oluşu, şafağın henüz sökmediğinin bir göstergesi. Çok küçük alanda çok fazla katman ile işlemci baskıları, müstakil ev basabilen yazıcılar, terk edilen içten yanmalı motorların yalnız 3b yazıcılarda üretilebilen yeni pistonları ve insanlar için organ basma hedefindeki 3b yazıcılar. Şafak sökmeden yerlerinizi alın...


Kullanılan görseller: 0,1,2,3

Kaynaklar:
artsandculture.google.com

15 Nisan 2022 Cuma

Dokunmak ve Takip Edilmek


        Budağı olan ahşap ürünler her daim ucu açık gelişimlerin yarıda kalmışlıklarının ifadesi olmuştur. İstenilen siluete ulaştırılmış olan ahşap ürün, üzerindeki leke veya apoleti görücüye çıkarmaktan çekinmeyecektir. İsteği dışında ilerleyişinin ve şekillenişinin rozeti elbette ki görülmeye değerdir.


        Özel bilip sakladığımız vakitlerin, anlık görsellerinin duvarlarını süslediği zaman koridorunda; eşsiz deneyimlerin kısıtlı anlamlar ile ifadesinde arayışımız sonlanırken, kulağımızda yer alan nağme geçmişten bir hikayeyi gün yüzüne çıkartıyor. Ortak olarak kabul gören bu melodinin uzunluğu ne tesadüf ki bir ömür kadar. Sanırım etkileyiciliği de tam olarak buradan geliyor. Geçen yıl yayımlanan makale insanların nabzının, dikkatle hikaye dinlerken aynı attığını söylüyor. Bilimsel dayanaklardan hayali düşüncelere adım atarken, aynı şarkıyı söylemeye ne kadar odaklandığımızı fark ediyorum. Temel ihtiyaçlar noktasında birleşirken, refah seviyesinde gövdesini taşıyamayacak kadar büyük bir ağaççasına yayılıyor ve büyüyoruz. Yıllar yılı kayıplarımızı zeminde görürken tutarlı olmak yerine sivriliyor ve benzer bir melodinin peşinde kayboluyoruz. İletişimin temellerinde kareoke(Japonca birleşik ad, Kara "boş, yok", ve ōkesutora オーケストラ "orkestra": Solistsiz orkestra) uyumu beklenmektedir. Hikayenin her kelimesi bir önceki cümlenin doğru anda ve şekilde söylenmesi ile inşa edilmiş olur. Dilden dile aktarılan hikaye, nice kalpte, aynı melodiye eşlik edilmesini bekleyecektir. Farklı veya yanlış olarak adlandırılabilecek her nota yeni bir budağın ilk adımı olacak, hikaye dallanacak köküne olan bağlılığı içinde sınırları zorlayacaktır.


        Bu bağlamda yazılı metinlerin çaresiz budandığı noktalar, yazarın elindeki makasa hakimiyeti oranında belirginliğini kaybetseler de; sonucun ahenktar bütüne olan dayanımı, ilgili lekeleri görmezden gelmemize sebep oluyor. Öyle ki araladığı bazı kapılar içeride ne olduğunu anlamaya yetecek ışık alışverişini bile gerçekleştirmekten aciz, melodi sadece gıcırtılar orkestrasının arkasında sönük bir ritimden ibaret kalıyor. Belki de bonsailerin (Japonca birleşik ad, tabak anlamına gelen "bon" ve bitki anlamına gelen "sai" sözcüklerinden meydana gelmiş; saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir.) ilgi çekiciliği budak ve son derece yayılmacı genişleyen sürgünlerinin, çok küçük bir alan ve mesafede tek bakışla görülebiliyor oluşudur. Aynı dolu dizgin ömürlerin bir kitaba sığdırılırken sayfalar nezdinde avuç içine alabilmemiz gibi.

        İnsanların takvim labirentindeki yolcuğu; içinde bulunduğu karelerinde ürettiği notalarla, ay sonu dinleyecekleri resitale davet niteliğindedir. Diğer insanların takvimlerinden kesişen karolar, melodiyi ilginçleştirirken; geçmişten bir an tüm orkestraya ilham olabilir. Ahşap bir eser budak sahibiyse, zaman eşiğinde ilk olarak bu parçalarındaki tutarsız uyumsuzluklarıyla dikkat çekerler. Sanki zamanında verdiği kararlardan pişmanlık duyarmışçasına, budaklarından ayrılmaya karar verirler. Ve belki de ayrılan parça ana kısımdan daha büyük bir payı beraberinde götürmüştür. Bu bol delikli yapı birazda olsa uyumu simgelemekten geri durmamaktadır. Zira artık daha fazla insana ve hikayelerine ihtiyaç duymakta, hata olarak gördüğü ve yapmak istemediği yolculuklara onları göndermek üzere eklemek istemektedir. Öyle ise melodisine kaybetmeyen insan arayışı başlasın...


Kullanılan görseller: 0,1,2,3

Kaynaklar:
cell.com



8 Nisan 2022 Cuma

Bağlayıcılar



        Biçim yönünden zengin bir salatayı tanımlamak için nelere ihtiyaç duyarız? İlk başta eşlik edeceği yemeğin türü, yoğunluğu, tadı ve benzeri sınıflandırmalardan elde edilecek tabloya en uygun malzemeleri içermesi önemli olacaktır. Yine mevcut parçaların dilimlenirken izlenecek yollarda önem arz etmektedir. Bazı sebzelerin yaprakları kesilirken bazıları ise parçalanırken daha aromatik sonuçlar vermektedir. Duruma göre rendelenecek malzemelerinde varlığı unutulmamalıdır. Tüm bunların yanında zamanın önemi ayrı bir basamağı aydınlatır. Zedelenmiş yapraklar ilhamlarını kısa sürede kaybedecek, albenileri yok olacaktır. Eşlik edilecek yemeği daha öne planda tutacak, yerine göre her tadımı ilk çarpıcılık sahnesi yinelermişçesine yüksek verime kavuşacak malzemeler seçilirken tazelik ve kullanım kolaylığı adına bazı türlerde dinlendirilmiş veya kurutulmuş olması gerekebilir. Yaşlı, genç ve belki kurutulmuş(ölmüş) yaprakların ya da sebzelerin tecrübeleri gerçek bir ahengi karıştırma kabının içerisinde resmetmelidir.



        Yinelenmeyen yenilikçi notaların esrarlı tınısı, damak ve dil arasında oluşan çatalla; diyapazon gibi görevini yerine getirmesi için bir kaç yerine getirilmesi gereken şarta daha ihtiyaç duyar. Sıvı halde eklenecek bağlayıcılar bütünü idrak etmenin temelinde yatarken, etkileyiciliği arttırmanın da başka bir yoludur. Tatların bir birine karışmasından ziyade düzene sahip olmasına yardımcı olacaktır. Evet, notaların varlığı şüphesiz gerçek olsa da onları kağıda sermenin vereceği üst seviye ahenk, kabın içerisinden dahi duyulabilecektir. Bağlayıcı tercihleri ve sayılar üst ve alt notaları silmeyecek; ana yemeğe baskın gelip her şeyin önüne geçmeye çalışmayacak şekilde ve miktarda seçilmelidir.



        Özel karışım içeren sıvı bağlayıcıların yanı sıra uç ekşi, asidik lezzetlerin ve genel yağ bağlayıcılarını da unutmamak gerek. Uç detaylar kalabalık olduklarında verimli bir güruh olmasalar da, tekilliklerinde derin detaylara gebe oldukları bilinmektedir. Belki birazda baharat ve tuzdan bahsetmek gerek. Salata üzerine dökülecek bağlayıcı kimi zaman pişmiş ürünlere ve hatta sebze sınıfının dışından etlere de ihtiyaç duyabilir. Bağlayıcılar amaç yolunda tüm bu topluluğun daha verimli bir sonuca ulaşmasını sağlamaktan öte bir duygu taşımazlar.



        Bu bağlamda Salata tabii olarak bir topluluğu ifade etmektedir. Öyle alelade değil, bir amaç uğruna toplanmış hedefi olan bir grup resmedilmektedir. Amaç elbette bağlayıcılar olabilir. Salata uyumunu boza bilecek sivriliklerin çoğunlukta olmama durumu grup içerisinde de geçerlidir. Yüksek uyum, zirveyi hedefleyen tek düze olmayan fikirlerin varlığıyla da pek tabii mümkün olabilir. Malzemelerin varlığı ile her renk getirdiği birikim ile inşa edilmiş eserden pay alır. Uyum; tükenmiş gibi gözüken parçalardan dahi tecrübeyi almaktan geri durmayan, zengin ve vurucu gençlik ateşini de esirgemeyen bir tablo ile mümkün olabilir.

        Neden sonra, uzun süredir bir salata hazırlamadığımı fark ediyorum. Şüphesiz özenli bir hazırlık süreci isteyen; muhteşem uyum ile güzel bir yemeği destekleyecek, tam donanımlı bir salata ve pek tabii uygun arzuları ateşleyebilecek bir bağlayıcı...




Kullanılan görseller: 0,1,2,3,4

1 Nisan 2022 Cuma

Bornoz Teorisi

 
        Bornoz teorisi, temizliğin ara basamağını simgeler. Bazı insanlar farkında olmadan kendi hayatlarında da bu teoriye uygun hareket ederler. İşin özünde; uzaklaşmak istediğiniz veya sivrilmek istediğiniz konularda, takip edilecek sürecin narin ama kapsayıcı oluşuna dem vurulmaktadır. Bilginin toplanması sürecinde diğer işlenmiş verilerinize bağ kurarak kapsayıcılık kovalanırken, aşırı yüklenmeyi önleyecek bir narinlikle süpürülme işlemi olarak düşünülebilir. Uzaklaşmak istediğiniz bilgi havuzundan anlık kesintiniz, uzun vadede verimli sonuçlar elde etmeniz yönünde, genelde arzu ettiğiniz bir grafik vermeyebilir. Ancak boşluk kabul etmeyen havuzda yerinizi alabilecek ziyaretçiler için görece narin bir ayrılış daha başarılı bir sonuç verecektir.

        Teori bilgi, mekan veya zaman denklemlerinin ötesinde insan ilişkilerine daha fazla uygundur. Tüketmek ve içerik olmak, başlıkları insanlardan aldığınız bilgilerin rahatsız edici boyutta derinlemesine değil, onları ürkütmeyecek mesafe ve fark edilmeyecek bir habitat oluştururmuşçasına kapsayıcılıkta olmalıdır.

        Tüm bunların yanı sıra  keşfe değer insanların sözleri ile oluşturdukları suretlere de dikkatimizi vermeliyiz. Bu durum birazda Akustik Tuzaklar içeriyor sözlerin bir kısmı beklentileriniz dışında suretleri gösteriyor olabilir. Cümleler cisimleşirken karşınızda insanların fikirleri de elle tutulur bir hal alıyor. Ancak bu durum çift taraflı, konuşma odaklı bir yaşantı sürüyorsanız, sabit suretlere takılı kalmayabiliyorsunuz. Yinede suretlerin derinliği nispetinde tartışmaya açık tıbbi sorunlarda baş gösterebilir.


        Ama kapsayıcılık alanın genişliği sizin için daha elzemse bornozun o son derece narin pürüzlü yüzeyi istediğiniz suretleri elde etmenize de, geri çevirmenize de yardımcı olacaktır. Aslında bulunmadığınız noktada varlığınızı ispat etme durumunuz, başkaca sorunların çözümünde güzergah bolluğunuzu da simgeleyecektir.

        İstenmeyen bilgilerin varlığı her daim bu suretlerde gizlidir. Bir insanın, makineye nazaran çok az yol kat edebileceği bu akıntı; tecrübe yelkenlerine boyun eğmekten başka güzergah barındırmaz. Bu tip durumları günlük hayat içerisinde bir esnaf diyalogunda görebilirsiniz. Banka kuyruğunda denk gelebilirsiniz.


        Varlığa ulaşımın fazlaca yoluna sahipken yokluğa olan hasreti çekiyor oluşumuzda teorinin başkaca bir sütunudur. Temizlik için suya ihtiyaç duyuyoruz fakat işlem bittiğinde ondan ayrı düşmek pahasına ileri adıma geçiyor ve bornoza ilerliyoruz. Toplum temellerinde ihtiyaçların gelişmişlik seviyesi bireyselliğin zirve noktasında dahi karşılanamayacak bir raddeye gelmişken; huzuru zirveden aşağı inip yine toprak ve suyun yönettiği orkestrayı dinlemekte buluyoruz.



        Bu bağlamda bornoz teorisi daha çok başarıyı ifade eder; zira temel ihtiyaç bürümektir, ulaşmak istediğimiz şeyden ziyade yolculuk esnasındaki suretimizdir. Kaybolmak ve hedefin kendisi olmak da durumu nitelemeye yetebilirdi. Yinede güzergahın varlığı, çetrefilli yolculuğun içerisinde tasarlamış olduğunuz suretler bütünü, oluşturmuş olduğunuz kütüphaneniz; bornoz yüzeyinizdeki verimli küçük havlulardan başkaca bir şey değildir.


Kullanılan görseller: 0,1,2,3

Kaynaklar:
https://www.cell.com

25 Mart 2022 Cuma

One Piece 1044

        Barajların sınırları ve tavizleri belirlediği gezegenimizde nehirlerin insana benzeyişi üzerine; doğuşu, yolculuğu ve varışı esnasında taşıdığı aromaların izinde...

        Kalbin tek yönlü varlığı çevresinde kopan çok yönlü fırtınalara dikkatini vermesiyle dağılır. Yolculuğu işte böyle başlamış olur. Kimi kulaklarıyla şahitlik ettiği bir makamla yoldan çıkar, bir diğeri dilinde ettiği esrarengiz tatlılarla, berikisi umulmadık manzaralar içinde kendini kaybeder ve en nihayetinde kalp arzusu peşinde başka arzular altında parçalanır gider.


        Elbette bu durum hikayenin sonu değildir. İnsan doğuşuyla simgelediği yolculuğuna devam edecek akıntılarıyla diğer insanları, eşyaları ve zamanı etkileyecektir. Nice kalbe dokunabileceği anları kaçırabilecek veya farkına varabilecektir. Doğduğu topraklardan uzaklaşırken kendinde, özüne ait mineralleri barındıracak belki seyrelecek ama kaybolmayacaktır. Yerin çekimi ile mekana, zamanın etkisi ile ana hükmünü gösterecek, her dönemeçte kendine yeni paylar çıkarabilecektir.

        Elde ettiği tecrübelerle gösterişli ateşi belki sönecek ancak çok daha faydalı kor haline gelebilecektir. Nitekim dönemsel olarak dingin bir vaziyette bekleyişini sürdürecek belki de bir barajın eteğinde gününü gün edecektir. Barajı geçtiğinde yine mert haline geri dönecek bir çok hazineyi kazanırken kendinden bir şeyleri daha yitirecektir.

        One Piece adlı manganın(Japonya da  çizgi romana verilen ad.) 1044. sayısında mangaka(Japon manga çizer ve yazarlarına verilen isim.) yine yaptı yapacağını, ancak eserden ve mangakasından hiç haberdar olmayanlar için ufak bir tanımlamak gerekirse, teorilere oldukça gebe son derece sürükleyici, korsan temalı macera ve gizem dolu bir eser. Genelde okuyucuları mangakanın ketumluğundan zevk alırlar, zira genelinin iddiası mangakanın kendilerine hiç bilgi vermediği yönündedir. Oysa ki her fırsatta Eiichiro Oda(Eyiçiro Oda - Mangakanın adı) yeni bilgiler ve soru işaretlerinin aynı değirmende öğütmekten geri durmamaktadır elde etiği un ile en taze sayfalarını sunmaktadır.

        1044. sayıyı okuduğumuzda elde ettiğimiz veriler ışığında yeni teorilerin bayrağına bizde ulaşmak istedik. Ancak ne seyir zevkini ne de okuma aşkına zarar vermek niyetinde değildik yine de eserde güncel olmayanlar bir sonraki paragrafa geçmelidir.[!!!] Eserde geçen şeytan meyvelerinin varlığından, oluşumundan pek bihaberiz. Şimdi çok güçlü bir meyvenin tanımlanması ve tanınması ile sonuçlanan 1044 bize başkaca kapıları aralarken güzel bir gülümsemeyi de beraberinde gösterdi. Oda, bir kez daha seriyi isterse ne kadar eğlenceli bir şekilde uzatabileceğini gösterdi. Anladığımız kadarıyla bu seviyede tek bir meyve yok. Yani gezgende veya gezegen dışında başkaca aynı seviyede meyve kullanıcıları mevcut. GolD Roger, çok erken geldiği iddiasındaydı. One piece için teorimiz gezegenler arası bir kapı şeklindedir. Hali hazırda başkaca gezegenlerden yolculuk edilebildiğini biliyoruz. Uzay kıyafetleri benzeri kasklar, duvarlardaki yolculuk esasına dayalı resimli hikayeler görüyoruz. Dragon Ball adlı eser ilhamını esirgemezken, neden gezegenler arası bir gemi yolculuğu yapılmasın. Baş kahramanımız Luffy, one piece yani hazine için hiç ilgi duymuyor. Onun için tek önemli olan şey macera ve et. Hazineyi tanımlarken "one piece" denmesi başkaca gezegenlerinde birer parça olarak düşünülmesi olabilir. Bu minvalde meyvelerin gelişi ve dağılışıyla evren büyür. Luffy tayfasından gezegenin ezilen halkı balık adamların lideri olarak jimbei'yi gezegende yönetici olarak bırakabilir. Yeni maceralara yelken açmaktan geri durmaz. Bu bağlamda Oda 1044 ile eserini uçsuz bucaksız bir evrene aralamış bulunmaktadır. Bize de bu yolculuğa eşlik etmek düşüyor.


        Yolculuk son deminde ferahlığa ererken yine kendinden olana kavuşmak, doğuşu görmek ve hissetmek; kalbin uğraşısını, geride duruşunu ve asıl dikkatine ulaşma hassasiyetini sonuçlandırmak, bizim için nihayet midir? Yoksa gerçek bir kapının varlığı, asıl şimdi mi vuku bulmuştur?

Kullanılan görseller: 0,1,2,3

18 Mart 2022 Cuma

Borg ve Kumaşlar


    
    Borg'ların kör talihi... Borg, Star Trek kurgusal evreninde "Kolektif" olarak adlandırılan bir kovan zihnine bağlı sibernetik organizmalardır. Kendilerini her zaman bir top kumaş olarak görmüşümdür. Gayet kullanışlı olan tek bilinç toplumu, bireysel dönüşümün çözülmesi veya kumaşın bir bölümünden sökülmeye başlaması gibi topluluklarını kaybedebiliyor.

        İnsanlık iklimiyle göreceli, inancıyla yek pare giyinme kültürüne sahip olarak güneşi gezdirmeye devam ederken; kumaş seçimleri gün geçtikçe ilgi çekici oluyor. Göçebe topluluklarda dahil olmak üzere dokumaya yönelik ilgi ve alaka hiç bitmemişçesine yelpazesini genişletiyor. Farklı örgü biçimleri, dokuma tezgahlarının gerçekçi hız kazançları ve neredeyse hatasız sonuçlar geriye ne kadar basamağın kaldığı sorusunu akla getiriyor. Kumaşın sadece son hali değil, ona renk verilen seremoninin de ilgi çekici olduğu bir gerçektir. Doğal ve yapay yollarla elde edilen boyaların zamanla ne kadar solacağı değişkenlik gösterirken; teknolojinin boyut değiştirmesi ile daha az kir tutan kumaşlar hatta suyu itebilen özelliklerde eklenmeye devam ediyor. Belki hayal edilesi basamakları da çok hızla geçtiğimizi sanıyorum. Kesici ve delici etkenlere karşı koruyucu etki gösterenler, yanmaya karşı oldukça dayanıklı olanları da geride bıraktık.

        İpliğin elde edilişi, boyanması ve dokunması ile devam eden süreç kumaşın kullanılacağı ürün için kesilmesi; ardından tekrar dikilmesi ile sonuca ulaşılıyor. Kesilme sürecinde israfın en aza indirilmesi adına mimarisinin de önemi büyük olsa gerek. Kumaşın hammadde yönünden yumuşak dokusu ve hissiyatı çeşitliliğini ön plana alırken tüm bu seçenekler sadece kıyafetler temelinde düşünülmemeli. Yel değirmenleri, yelkenler ve cadde üzerinde yer alan mağazaların süslü ön cepheleri. Pek tabi perdeler de dahil edilmeli. Doğrudan halatlar ve üzerindeki bilgi birikimimizi metalden yapılma türlerine de aktarabildiğimiz çeşitleri...

        Teknoloji hem işlediği üzerine hem de işlerkenki araçlar üzerine gölgesini düşürdü; tezgahlar, dikiş makineleri gösterişli dönemine başlamıştı artık. Dokumaya olan tutkumuz öyle büyüdü ki insanların çeşitlerine göre değerlendirilip nasıl bir kumaş çıkacağını hesaplamaya başlar olduk. Onlar için okullar yaptık böylece iplikler ziyan olmayacaktı. Bu bağlamda Borg kraliçesi ilmeklerin şeklini, sıklığının ve benzersizliğini ortaya koyarken, belki yıpranma payını da hesap etmişti. Ancak işler istenen gibi olmadı. Kumaş yırtıldı, düğümler çözüldü ve esrarengiz düzen bozuldu. Borg'lar karşılaştığı yabancı türlerden bilgi ve teknolojiler asimile ederek aldı. Nihai hedefleri -mükemmelliğe ulaşmak- iken bir anda işler hiç istenmeyen hale doğru gitti.



        Son basamak sanırım sadelik içerisinde kaybolmak olsa gerek. Belki de kumaştan ziyade içerisindekilerin daha değerli olduğunu bu noktada öğreneceğiz. Demiyorum ki şuan bu durumun farkında değiliz. -Aksine farkında ve içerisindekilerin değeri nispetinde onu sarıp sarmalıyoruz.- Belki de sanırım kumaş yırtılmadan anlamak çok zor...


Kullanılan görseller: 0,1,

11 Mart 2022 Cuma

Ajandama Bakayım



    
    Baderna, bana birazcık da bağlantılı olduğunuz insanların tanımlaması gibi gelmiştir. Güvenlik çemberinizin bir parçası olan insanlar, eksiğiniz olduğunda yardımcı olabilecekken çok daha ötesinde önlemlerinde içinde barındıran paketler olarak sunulurlar. Bu görünmez bağlantıyı fazlasıyla cisimleştirdiğimin farkındayım. Oysaki cismani temellere uzanan yolculukların sınırlar nispetinde sorunlar yaşadığı aşikardır. Bense bugün, sorun olarak gözükebilecek başka bir cümlenin peşindeyim. "Ajandama Bakayım." Bu cümle genel olarak belirli coğrafyalarda çok daha sık denk gelebileceğiniz kalıplardandır. Mutluluk verici olan kısım elbette ki size ayrılacak sürenin kesinlik kazanacağı takvimsel bir sıralamaya işleneceğiniz fikri değildir. Tam tersi takvimsel bir sıralamaya sahip, süreç takibinden anlayan ve boş vakit geçirmemeye özen gösteren bir arkadaşınızın varlığına işaret olarak düşünülebilir.



    
    İtalyanca da denizcilik terimi olarak yer bulan baderna kelimesi, halatın sürtünmeden kaynaklı aşınabilecek yerlerine sarılan bez parçası ifade etmektedir. Nitekim bez parçası her ne kadar niteliksiz gibi gözükse de, bezin kalitesi nispetinde koruma mümkün olmaktadır. Bu bir arkadaş, fikir veya fiziksel hükmü olan herhangi bir araç da olabilir. Baderna bir kaçışın hikayesinden ziyade ordaydım demenin imzasıdır. Genelde kurtarıcı fikirler dizisinin bayrağını simgeleyen kumaşın(Fikirlerin değeri kumaşın kalitesi ölçüsündedir. Ancak bazen fikirlerin yaldızlı dokusu aldatıcıda olabilir. Üstelik kumaşlarda kullanım biçimine göre değer kazanır.) ismidir demek, hikaye için daha makbul gözüküyor. Baderna insanlara ihtiyacımız var. Bu insanlar pek tabii kalitelerinin farklılıkları ölçüsünde sizi bulunduğunuz duruma getirebilir veya o duruma girmemenizi sağlayabilir.



    
    Denizcilik konusu elbette çok fazla benzetime ilham olmuş, aslına uygun bir limandan farksızdır. Gitmek, varmak ve geri dönmek üzerine olan döngünün görülmesi en tabii manzaralarını içinden barındırır. Her nerede olursanız olun; serüvenin başlangıç ve bitişinde demirlemeye, sabit kalmaya ihtiyacımız olduğunun da, dalgasını hatırlatmayı ihmal etmez. Bu yüzden sizi karaya bağlayacak halatlara, temellere yani kararlara ihtiyacınız olduğu gerçeğiyle baş başa bırakan eşsiz güzelliğin, ufkun sahibi olan büyük su kütlelerinin değeri çok daha fazla anlam bulmuş olur.

        Okuduğunuz kitaplarda, yazılarda veya şiirlerde limandan ayrılırken başkaca bir limanın varlığı için yola çıktığınızın farkındasınızdır. Yolculuğun sonunda geminizin yolculuğa dayanıp dayanmamasından kuşku duymanız çok olası değildir. Dalgalar arasındaki varlığınızın kıymetini bilmezseniz, suyun altındaki türdeşleriniz size başkaca manzaralar sunmaktan geri kalmayacaktır. Ancak bu sularda gezinmek istemiyorum. Ben en başta sizin halatlarla bağlı kaldığınız o başlangıç çizgisine dikkat çekme derdi içerisindeyim. Ajandanıza bakın, yolculuğa ne zaman çıkmanız gerektiğinin farkına varın; tüm planlar çerçevesinde planı olan arkadaşlarınızın var olmasına özen gösterin ve pek tabii badernalarınıza değer verin.


Kullanılan görseller: 0,1,2

4 Mart 2022 Cuma

Parçalanarak Büyümek


Bâdısaba hissetmek için çıkıldı yola,
Tüm alem gezildi, elde kalan fırtına

        Öğrenim tekniklerinin dile getirildiği dönemlerin geride kalacağı bir hayalken, yeni sınırların keşfini de merakla bekliyorum. Fakat bu tekniklerin özünde soyut bir kavramın, somut yapı benzetimine ihtiyaç duyduğunu unutmamak gerek. Atasözleri ve deyimlerimizin arasında yer alan ve çalışmaya ithaf edilen sözlerin temeli de bu yatıyor olsa gerek.

        Öğrenmek eyleminin bir ömre bedel süreye sığdırılmaya çalışıldığının farkındayım. Tezatlık o ki öğretme girişimi çok uzun süredir ömürlerle ifade edilebilir bir aşamada bulunmaktadır. Belki bu durum öğrenme açlığımızın neticesinde gerçekleşiyordur; öyle ki duvarlardaki çivi yazılarından, heykeltıraşın yonttuğu taştan, sayfalarca karalamalardan ve artık videolardan anlatılmak istenenin ötesinde arka planından bir şeyler çıkarma isteği öğretenin hecesinin çok ötesine taşınmış vaziyettedir. Şimdi diye ifade edebileceğiz dijital mirasın, kayda değer bilgi havuzunun önemli bir parçasını oluşturmasıyla, öğretmek istemeyenlere bile bu rütbeyi iade etmesiyle sonuçlanmıştır.


        Öğrenim biçimlerine bir not da biz düşelim öyle ise... Parçalanarak büyümek, kas dokularının genel itibari ile yırtılması ve tekrar onarılmasına bir göndermedir. Ancak şu da bir gerçek dengeden uzaklaşmış ve tek bölgenin kas gelişimine odaklanmış bir bünye, işlevsellikten oldukça uzaklaşmış olur. Üstelik kas gelişiminde onarım için bir dinlenme periyotu da olması gerekmektedir. Sürecin benzerliğine farklı örneklerde atanabilir... Kullandığımız ekranları da milyonlarca ve hatta milyarlarca piksel bulunmakta. Daha büyük bir görüntünün elde edilmesi için daha küçük parçalara ayırmak fikriyle tekrar karşılaşmış olduk. Klavyelerimizin tuş sayılarının evet hayır ve yön tuşları düğmelerinin ötesine geçtiği şu dönemde iyi bir örnek olabilir.  Bu tip sistemler genelde adlandırılırken yukarıdan aşağıya bakılıyor fakat aşağıdan yukarıya bakmanın bireysel açıdan anlaşılma temeline daha yardımcı olduğu kanaatindeyim.


        En nihayetinde beden gelişiminden varlığın kağıt boyutuna inmişken, daha büyük olmanın arayışında; mimari deneyimlere de değinmeden geçmemek gerekiyor. Tüm o huzur dolu ya da kasvetli yapıların beden ölçeğinden kat be kat büyük oluşları özünde yer alan küçük ayrıntılarda gizlidir. İhtişam onu var eden küçük parçalarla ayakta durur. Medeniyeti ifade eden semboller ve dokuları oldukça sıradan düz duvarların üzerinde görmenin anlamı işte budur. Nasıl ki nadide bir eser üzerindeki imza ile değer görüyorsa, heybetli yapılarda büyüklüğü nispetinde küçük detayları ile değer görmektedir.

        Bu bağlamda çıktığınız yolculuk ne sonunda ne başında değer elde eder. İşin bir bölümü tüm yolculuğu abad eder. Nice maceralar küçük bir an ile biter, nicesi o anda dallanır budaklanıverir. Hikaye bu ya; ne kitaplar, ne sayfalar dolusu yazı, cümleler, kelimeler... Anlaşılır bir metin elde etmek için boşluklara, kesme veya duygu ifade eden simgelere ihtiyaç duyuyoruz. Harfler her ne kadar yan yana durmak isteseler de onları ayırıyor, grupluyoruz. Nice daha ileri gidip elde edilecek büyüklüğü ulaşmak adına onu sadeleştiriyoruz...


Kullanılan görseller: 0,1,2


25 Şubat 2022 Cuma

Saklı Kalmak Üzerine

        Beş yüzeyli vitrinlere hapsediyoruz, belki de en sevdiklerimizi... Karşılaştığımız eserlerden bazılarını tüketmekten kendimizi alamıyoruz. Bir çoğunu yetkin damaklar ile paylaşıyor ve çok daha azını dokunmaya kıyılmayacak etiketleriyle, raflara yerleştiriyoruz.

        İşte öyle günlerden bir güne daha denk geldi takvim yaprakları. Çizimi kuvvetli eser sahibi 500 sayfa içerisinden, son derece hızlı göz taramasına takılmayı başarmıştı. Söz sanatlarını hayal gücüyle renklendirmeye başaran ve imzasını, benim için hızlı sayılabilecek bir an içinde sergileyebilen mangaka beraberinde sorularını da sormuş oldu. Paylaşmalı, tüketmeli veya saklamalıydım.


        Bu üç soru sadece yazılı eserlerde karşıma gelmiyor artık. Teknolojinin o engin dalgaları kıyıma her vurduğunda değerli notlarını ve haritalarını bırakmaktan geri durmuyor kumlar arasına. Pek tabii yeni ufuklar keşfetmek isteyenlerde ekleniyor bu iştah açıcı menüye. Sahip olduğumuz kültürel değerlerin derinliklerinde kaybolurken, masanın üzerindeki takdire şayan yemek dokunulamayacak bir tablonun ötesinde kalıveriyor. Hayal edilebilir tüm sahneler içerisinde bu kareye en uygun olan müzik aletleri olabilirdi herhalde. Onu kullanmadığınız müddetçe ne elde edebileceğinizin sınırları, son derece belirsiz sisler içinde gizli bir bahçedir. Hangi duygunun karşılığını bulabileceğiniz; kalp atışlarına eşlik yahut davet edeceğiniz sanatçıya kalmıştır artık.


        Belki boş bir tuval de hakim gelebilir bu kareye... Yahut öğrenmeye aşkıyla yanıp tutuşan, yani talep edenlerin katılımıyla dolmuş bir derslikteki boş tahta, tanımlaya bilirdi bu anı. Sanırım dışarıdan bakıldığında yılların verdiği tecrübe ile kullanılmaya hazır boş kağıtların değeri daha iyi anlaşılırken, defterdeki yapraklar bir bir tükeniyor.

        İşin özünde karşımda yer alan eser ister canlı olsun ister eşya; onu saklayabilmenin vereceği koleksiyonerlik ruhu, paylaşmanın eşsiz mutluluğu ve pek tabii tüketmenin ayrıcalığında boğulmaktan kendimi alamıyorum. Kulakta yanlış yankılanmaması adına canlı olduğunda onun varlığının mevcut bilgisini kast etmiş olduğumu dile getirmem gerekiyor. Düşüncelerine değer verdiğiniz bir insanı, kendisini anlamayacak kitlelere karşı yormanız pek iç açıcı bir senaryo değil. Onunla günlerce muhabbet edip, yolculuğa çıkmak ise onu tüketmektir sanırım ve çok daha tehlikelisi ulaşılamaz ya da dokunulmaz olarak düşünüp bağlantılarını kesmek; sadece ismen hatırlamak, saklamak olurdu herhalde.


        Zaman için elde edilen vaktin kıymeti, bu üç soruya doğru anlarda cevap vermekle mümkün elbet. Yoksa vitrin ardında nice kitap okuyucusunu bekliyor. Kimi tavsiye edilmeyi bekliyor, kimi arzu edilmeyi. Döngü her tamamlanışında vitrinden kalkanlarda oluyor, yeni eklenenlerde. Ama en nihayetinde bu işi en iyi başaran kitaplar oluyor. Tüketmeyi yer yüzünün hem bilişsel(yazar) hem de maddi(sarf malzemesi) kısmıyla başarıyorlar. Kendisini okumaya cesaret gösteren kişiyle paylaştığı düşünselini ikinci aşama sayabiliriz. Hikayenin sonunda en çok söz edilecek yere en az harf kalmışken daha iyi nasıl özetlerim diye düşünüyorum. Ancak iki kapağın(tomar, parşömen, tablet gibi şeylerden bağımsız hayal edelim lütfen) arasına yerleştirilmiş olan bilginin en iyi şekilde saklandığını görmek kuşkusuz zor olmasa gerek. İnsan için dudakların aralanıp sırların dökülmesi ne ise, kitap içinde kapaklar o demektir, vesselam.


Kullanılan görseller: 0,1,2,3