30 Temmuz 2021 Cuma

Kelime Ölçeği

 
        Bundan çok uzun zaman önce, ilk okul yıllarımda anlamsal uzaklık çalışması deneyinde yer almış olma ihtimalimi gözden geçirmek istiyorum.

        Kelimelerle ölçüm yapma fikri her defasında bir takım sorunları beraberinde getirse de yeni bir çalışma, birbirinden bağısız kelimelerin zihinden çağırma yeteneğimiz ile mümkün olabileceği yönünde sonuçlar elde edildi. Kelimeler arasındaki ortalama anlamsal mesafe ise sonucu etkileyen ana etkendi. Deneyde olabildiğince birbirinden farklı üç kelimenin düşünülmesi istenirken değerlendirilmesi çok daha nesnel olacak bir adımda atılmış olur. En nihayetinde ortak çağrışımlardan uzaklaşma fikri, hedefe akla gelen ilk yöntemler ile ulaşılamayacağı veya sıradanlaşan düzen ilişkilerinin gelişimi/değişiminin ancak bağımsız fikirlerden çıkabileceğinin küçük bir göstergesiydi. Sözel zekanın ölçümü için bilindik yöntemlerinin dışında bir adım daha...

        İlk okul yıllarımda belki de orta okul yıllarına denk geliyor, dersin birinde öğretmen sınıftaki her öğrenciden bir kelime alır, her kelime tahtaya yazılır. Kelimeler birbirinden bağısız konuları işaret ederken öğrenciler ne üzerine temel inşa ettiğinden habersiz olarak eğlence başlangıcı gördükleri bu derse katılım eylemini devam ettirir. Son öğrenci de kelime üretim görevini yerine getirdiğinde öğretmende bir kelime ekler ve ana görev için gerekli materyaller hazırdır. Ana görev ise tahta üzerinde yer alan bütün kelimeleri içinde barındıran bir kompozisyon yazılmasıdır. Kelimeler cümleleri, cümlelerinse paragrafları oluşturduğu düzenin inşası için zorunlu gereçlerin kullanımı, aslına bakarsanız hayatınız boyunca karşılaşacağınız zorlukların habercisidir. Böylece hayat boyu zorunlu olarak yapmanız gereken işler arasına kendi işlerinizi nasıl sıkıştıracağınız ve daha da iyisi onları doğal bir yapıymışçasına nasıl bağlayacağınız ölçümü yapılmış olur. En azından olabilirdi. Dersin sonunda böyle bir açıklama yapıldığını hatırlamıyorum. Ama eğlendiğimi hatırlıyorum zira sevdiğim bir kelimenin tahtaya eklenmesini sağlamış ve pek tabii diğer sınıf arkadaşlarımın da zorunlu olarak kullanmasına sebep olmuştum. Keşke hangi cümlelerde geçtiğini de görmek o kadar kolay olsaydı.

        Belki de bu deneyde kullanılmış takvim yaprakları yığınının, henüz yığın olmadığı dönemde; son harften kelime ürettiğimiz ve kelime dağarcığı ölçümü ile oyun bitirici kelimeye olan uzaklığımızın hesabının değerlendirildiği o buğulu zaman diliminden de söz edilmeliydi...

Kullanılan görseller: 0,

Kaynaklar:
https://www.pnas.org/

23 Temmuz 2021 Cuma

Sandalyenizde Kaç Ayak Var


        Bitirilmemiş bir düşüncenin aktarımını her hayal edişimde, kendimi aklıma ilk gelen metaforun oldukça etkili olduğu izlenimi içerisinde buluyorum. Kısa veya uzun olması fark etmeksizin üzerinde çabalanmış her proje; kelimelere dahi dökülmemiş her yazı; sözü bile edilmemiş her hayal... Bağından kurtulmuş, zıpkın ile yeryüzüne davet edilmeye çalışılan uçurtmaya benziyor.

        Diğer tüm işlevsel yeteneklerimizin ve tutkularımızın ötesinde, küçükken dikkate değer büyüklükte eğlence anlayışımız olduğu su götürmez bir gerçek. Azınlıkların konuşulmaya değer tek yönlerinin azınlık oluşları ile alakalı olma durumlarından sıyrılmaları haline kadar cümleleri genellemeden, herkes için varsaymak sureti ile kurmaya devam edeceğim. Dolayısı ile her çocuk durağan durumlarda dahi elinde oyuncak olmamasına rağmen hayal gücü rüzgarları ile yonta bileceği her nesneyi oyun oynanabilecek bir yapı haline getirebilir. Buna durağanlığın simgesi olan oturma işleminin yardımcı elamanı, sandalyelerde dahil. Sıradan sandalyelerin dört ayağı bulunurken artık işlevsel yetenekleri ile sayıları da değişiyor.



        Tüm zamanın belki de hayatın en iyi dersini kendi kendine vermeye çalışan küçük insan, dengesini iki ayağı üzerinde bulmaya çalışıyordu. Üstelik bu işlemi kendisi ile organik bağlantısı olmayan ama yapı taşı organik olan bir eşya aracılığıyla yapıyordu. Düşme tehlikesi hayatı boyunca alacağı risklerin karşısında, eğlence faktörünü belirlemede ilham kaynağı olurken; kendine göre yaşça büyük gözetmeni tarafından azarlanma durumu ise üzerinde sadece kendi zevkini oluşturmaya çalıştığı işlerde, diğer insanlara karşı tutumunu belirleyecekti. Öte yandan hayatı boyunca kullanacağı tüm enstrümanlarda onların bozulacağı ve kırılacağını da hesaba katmayı yine bu sandalyenin amacı dışında kullanılması ile öğrenebilirdi. Tam da bu doğrultuda baş rolünü oynadığı herhangi bir sahnede artık elinde olmayanlarla bile öğretebileceğini bilebilirdi.

        Öncesine göre büyüdüğünüzü hissettiğiniz her an sandalyelerin geliştiğini ya da değiştiğini gözlemlemişsinizdir. Onların sizi daha çok kavradığını ve daha rahat hissettirdiğini bilmeniz de mümkün. Koltuktan devşirilmiş sandalyelerin bu evrede gün yüzüne çıktığını bilirsinizi diye düşünüyorum.



        Kimi zaman sağlık için kullanılan ve kontrolü elimizde olmayan görece sabit sandalyelerin rahatsızlık sebebi belki de buydu. Her şeyden önce hakimiyeti bizde olmayan, aslında ayakları yerine peşinde olduğumuz şeye yani tek ayak üzerinde durabilen bir sandalyenin varlığı bizi irite etmeye yetiyordur. Belki de diş hekimlerinin sandalye değişimi bir çok hastanın tedirginliğini almaya yetebilir.

        Yaş ilerledikçe hareket kabiliyeti yüksek veya rahatlığı ile ön plana çıkan bir çok sandalye çağa ve görece daha yaşlı insanlara ayak uydurdu. Yahut oyun çağını sürdürdüğünü iddia eden insanlar için üretilmiş devrilme riski az, süslü yapay derilerin kaplandığı ekran başına sabitleme cihazlarından da bahsedilebilir. Türleri ne olursa olsun ayak sayısı ile bağlantılı denge sorunları ile hayata hazırlayan bu eşyalar bütünü bizi bir sonraki adıma hazırladı.

        Bu bağlamda düşüncelerimi bir yerlere not alırken bile onları incitmemeye, hala hayalini yaşarken elde edebileceğim tüm etkileşim verilerini kaçırmamaya ve pek tabi çoğu zaman yazarak dahi olsa bağımı koparmamaya çalışıyorum. Mürekkep ile hapsetmeye çalıştığım her fikir daha yükseklerden çekebileceğim, özgürlüğünü yitirmiş bir uçurtmaya benziyor. Fakat görmekte zorlandığım seviye farklarını ancak onları yeryüzünü davet ederek öğrenebiliyorum...



Kullanılan görseller: 0,1,2,3

16 Temmuz 2021 Cuma

Başka Bir Tanımadığım Tavan


        Bir gezginin hayat serüveni gök kubbe altındaki manzarasının değişmesi değil midir? Kısa cevap, belki. Fakat konunun özünde, ayak izleri takip etmek veya yeni ayak izlerinin sahibi olmak ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

        Yolların oluşumu aslına bakarsanız özünde aşınmanın ilk evresidir. Yani beklenti yola çıkıldığı an giderilmiş olur. Yollar birleşir, ayrılır ve barınma ihtiyacı noktalarında değişik şekillere bürünür. Zira yaşayan varlıklar çerçevesinde hayaller ortamı ısıtır. Her plan gidişatından şaşarken bir kez daha ışık titrer. Uzun süre durduğunuz noktadan, ilk uzaklaşmanızın simgesi olan tanımadığınız tavan fikri tamda bu noktada parıldar. Zira bu farklılık noktasında zihin küçük oyunlar oynar. Takip ettiğim eserlerde çoğu zaman etkilenebilmem için konunun ilerleyen safhalarında aynı yollardan geçen diğer insanları veya yolların çıktığı binaları göstermesi yeterliydi. Tekrara düşülmesi hoşuma gitmez. Ama izlenilen hikayenin bir yerinde başkaca hikayeleri anlatmamak ile beraber varlıklarının kanıtlanması oldukça hoşuma gider. Bunu çoğu "ünlü" eserde görmek ile beraber hayatımın hangi noktasında bu işlemin gerçekleşeceğini merak ediyorum. Bir kaç defa bu insan tanımına yakın insanlara denk geldiğimi düşünsem de işler hikayelerdeki gibi gitmedi ve sadece kesişim olarak kalan anılara gömüldü. Aslına bakarsanız bir ayrılık olduğunu dahi düşünmek yersiz geliyor. Zira tabloya uzaktan bakan herkesin görebileceği eğrileri yönleri bir düzen içinde hariket ediyor ve kağıdın izin verdiği ölçüde birleşiyor veya ayrılıyor.

        Sizler başlık da yer alan cümleyle yakın zamanda izlemeye başladığım bir eserde karşılaşmam üzere, fikirlerin üst üste gelmesi damıtımının kısa süreli hızlandırılmış sürümünü okurken aklıma çok daha öncesinde duyduğum belki de okuduğum diğer bir söz geldi. "Tavanım gökyüzüdür, halım yeryüzü" ibaresi çınlarken zihnimde kısa süreli sonuçlar cümlenin kimin ağzından döküldüğünü bulamam ile sonuçlandı. Öyle bir noktada yazı yine başa döndü ve ayak izleri sandığım bu cümle beni sahibini aramaya itti. Şimdi bu yolculuğa başlarken nice başka halılara basıp ve yüksek tavanlara çarpacağımın korkusu ile ayak izlerini karıştırmama umudumu taşımak niyetindeyim. Öyle ki camın en büyük gezginlerden sayıldığı yeryüzünde yine önümdeki bir ekrandan, tabir teknoloji ile anlamını yitirse de bir cam parçasından yolculuğuma başlayacağım.

        Tıpkı bir trenin gölleri, dağları, vadileri ve pek tabii mevsimleri gören pencereleri gibi veya bir gözlüğün tüm bir ömre şahitlik ettiği gibi... Veya bir deney tüpünün sırrı saklamaktaki marifeti gibi...



Kullanılan görseller: Neon Genesis Evangelion adlı eserden ekran görüntüleri

9 Temmuz 2021 Cuma

İş Tanımı


Güzele övgü renkten ibaret
Düzene özgü zevkten ibaret
Deli gönlüm cenkten ibaret
Sorarım bu işin aslı nedir



Sabah, güneşten önce geldi
Umutlar, hayallerimi deldi
Gönül fırtınasından, yeldi
Sorarım bu işin aslı nedir



Kuraldır durması, bilmeyene
Çözümdür durması, söyleyene
Keyiftir durması, görmeyene
Sorarım bu işin, aslı nedir



Yolun tadı, zihinden kaçtı
Olağan denge yerinden şaştı
Yorucu dün, beklentiyi aştı
Sorarım bu işin, aslı nedir


Kullanılan görseller: 0,1,2,3

2 Temmuz 2021 Cuma

Jujutsu Kaisen



        Bugünlerde bitirmiş olduğum, ve geçer not aldığını mangasını da okuduktan sonra karar vermek istediğim Jujutsu Kaisen [呪術廻戦] (Büyücülük Savaşı) adlı anime üzerine bir takım düşünceler...

        Daha ilk bölüm ve ilk sahnenin hikayenin çok da başından başlamadığımızın göstergesiymişçesine, son derece dar ve ürpertici bir odada uyandırılarak başlıyoruz. Üstelik bizi uyandıran kişin gözlerinin yine aynı oranda ürpertici şekilde kapalı olması, izleyicinin soru işareti ibresinin oynaklığına katkıda bulunuyor. Vakit geçmeden bir soru daha karşımızda beliriyor. "Peki şimdi hangisisin?" ve bir takım söylemlerden sonra açılış müziği gözler önüne geldiğinde ise gözlük takılma sahnesinin oldukça etkileyici olduğunu söylemeliyim.



        Henüz sadece ilk sezonun MAPPA stüdyosu tarafından 24 bölümü yayımlandı. Son dönemde çıkan bir takım ün yapmış eserlerinde stüdyosu olma seviyesine ulaştığını gördüğümde ilgincime gitti. Yayımladığı eserlere göz gezdirildiğinde sanki ihale ile sunulan eserin iyilerinden birer sezon dahi olsa alalım portfolyomuz güçlensin, niyeti ile hareket eden bir şirket edası sezinlesem de sanırım konumuz bu değil.

        Bu dünya kapsamından öyle denk gelmiş olacak ki genelde uzun soluklu eserlere başladım veya bitirdim. Bu yüzdendir ki yeni gelecek eserlere benzerlik nazarını atabilmem adına bir çok örneğin kendimde mevcut olması yeni eserlerden alınabilecek zevkinde azalmasına sebep oldu. Bu minvalde Jujutsu Kaisen eserini izlerken Naruto dan Sai'yi veya Tenten'i görür gibi hissetmek, sonlara doğru Jojo dan karakteristik duruşların gözükmesi iyi bir karışım niteliğinde. Yine shounen eserlerde gördüğümüz güçlenme, arkadaş edinme durumu mevcut olmasına rağmen merdivenin çok da altından başlamadığımızı bildirmek gerek. Benzer eserlere nazaran gördüğümüz her karakter oldukça güçlüymüş hissi gözüküyor. Eğitimler fazla uzatılmamak ile beraber. Bitiş müziğinden sonraki küçük sahneler başlangıçta iyi olmasına rağmen son bölümlere doğru bozmaya başlıyor. Ama tam bu noktada bir yerde Gintama tadı aldığımızı söylemeliyim.

        Shounen eserlerin baş karakterlerinde görmeyi alışık olduğumuz amaç dizini, çoğu zaman çizginin dışına çıkmayı tercih etmiyor. Fakat bu seride Bleach tadının geldiği sahne ise tamamen bu noktada başlıyor. Itadori Yūji pek tabii kendini bir takım olayların içinde bulurken dedesinden aldığı son öğüdü (İnsanlara yardım et. Minnet beklemeden sadece yardım et. Böylelikle ölürken yalnız olmazsın.) yerine getirebilmek adına macerasına bir parantez daha açıyor.

        Yeni insanlar, hikayeleri (ki bir arkadaşım çok sever, hikayesiz kabul etmez hiç bir karakteri) güçleri, istekleri... Ama gel gelelim dünyayı anlatmanın en iyi yolu bir grup insanı tanıtmak, daha sonra ise benzer grupların varlığını işaret eden yeni grupları ortaya çıkarmaktır evveli.

        Bölüm 109 da yer alan yaşlılığın tanımı gibi güzel dokunuşlara denk gelmek son derece güzelken, diğer animelere nazaran benzerliklerden sıyrıldığı nokta bu animenin muhabbet yeteneği. Kafanızda soru işareti oluşturup bu işareti sözlü olarak dile getirme sürenizin de hesaba katılarak uygun zaman diliminde cevaplanabildiği nadir eserlerden. Bir çok sahnesinde soruyu sözlü olarak ifade ettiğim anın sonrasında gelen kareler silsilesi hep güzel gülümseten cevaplardı. Büyük soru işaretlerini anında yok edecek ve tat kaçıracak bir hadise yaşatmamak ile beraber, ilk bölümünden beri tempoyu yüksekte tutmayı başarsa da sezonun son bölümünün sınıfta kalması da bu sebebe dayanır. Ancak animenin dilinden dolayı ikinci sezonun ilk bölümü bir önceki bölümü gidecek kadar güzel bir cevap içerdiği yönünde bir ışık yakmakta.

        Seride sıklıkla gözlere önem verilmesi de şahsi olarak hoşuma giden bir başka taraf oldu. Hem görsel olarak hem yazılı olarak bunu dile getirmiş olmaları beni fazlasıyla mutlu etti.

        Seride yer alan iki karakterin bulunduğu bölümlerin son derece yüksek olduğunu söylemem gerek, biri(Nanami Kento) sözleri ile bir diğeri(Tōdō Aoi) ise, görsele varan zekasının simgelediği gücüyle eşsiz tatlar bırakmaktan geri durmuyor.

        Her anime de olduğu gibi; yapacak daha iyi bir şeyiniz olmadığına inancınızın olduğu zaman dilimlerinde at koşturuyorsanız, izlemenizi önerebilirim.



Kullanılan görseller: Anime açılışından kareler