2 Nisan 2021 Cuma

AlphaGo



        Bir insanı değerlendirirken kriterleriniz nelerdir?

        Genelde elektronik cihazlar için sayısal değerlendirmeler tercih ediliyor. Ancak bu değerler üreticiler tarafından belirtiliyor ve belki kağıt üstünde bağımsız kurumlarca değerlendiriliyor. Sayısal veriler çoğumuz için bir şeyler ifade etmekten oldukça uzak bunun yerine aynı ürün sınıfında rakipleri ile karşılaştırarak sonuca varmaya çalışıyoruz. Aslında sadece bununla kalmıyoruz. O ürün grubunda daha önce bir deneyimimiz olmuşsa onunla da karşılaştırıyoruz. En temelde ürün veya muadili ile deneyimimiz olup olmadığı önemli bir nokta. İkincil değerlendirme çözümü değerlendirmelerine saygı duyduğumuz başka insanların değerlendirmelerini dikkate almak oluyor.

        Kararımızı etkilemesi gereken kriterler bütününün nüvesi "amaç" olmalıdır. Alınacak ürün sayısal olarak üstünlüğü ya da kullanıcı yorumları ile kullanılmaya değer gözükse de kullanım amacınız için yeterli değilse veya amaç dışı nitelikleri ile fazlaca masrafa girmenize sebep oluyorsa tercih listenizde gerilere düşmeli. Tüm bunların yanı sıra amacınız doğrultusunda bir çok değişken cihaz verimini etkileyecektir. Cihazın çalışacağı ortamın iklim bilgisi, kullanım sıklığı ve ne kadar yük altında kalacağı vb...



        İnsanları değerlendirirken öncelikli gözlem yeteneklerimiz bir takım bilgiler sunuyor. Fakat onları yük altına sokup ölçüm yapmak her zaman mümkün olmuyor. Üstelik insanlar da iklim tarafından etkileniyor, bir takım uyku düzenleri veya yedikleri içtikleri, hepsini olmasa da bir kısmını etkileyebiliyor.

        Çoğu zaman insanlar beyinlerini kullanmak sureti ile işlerini gerçekleştirirken, çok daha azı fiziksel özelliklerinin hayat oyununda önemli bir etken olduğunu düşünüyor. Çok uzun zaman önce bir arkadaşımdan halı saha maçı oynamaya davet edilmiştim. Bu teklifi hiç kabul etmemiş olsam da daha sonra çok miktarda tenis oynamıştık. Bu maç karşılaşmaları isteğinin altında yatan temel sebebi analiz kaynağı elde etmek olduğunu belirtmişti. Tabir doğru ise insan analizi için rekabet odaklı yük altı çalışma durumu, ana hedefti.

        İnsanlar; iletişim anında tüm sıradan senaryolarda kontrol altında  bir iletişim yürütürler. Araya değişkenler eklenerek duygu analizi gerçekleştirilebilir. Hassas konulara verilen tepkilerin her biri önemli bilgilerdir. Fakat tüm bu dürtme işlemi bireysel ilişkileri olumsuz etkileme yönünde adımlardır. Bunun yerine daha dışarıdan ve kesin olmayan bilgiler ile veri dönüşümü yapılmaya çalışılır. Kişinin okuduğu kitaplar, dinlediği müzikler, izlediği filmler, çalıştığı yer veya eğlence anlayışı... Kısacası parayı nerden kazanıyor ve nereye harcıyor soruları fark ettirilmeden öğrenilmeye çalışılır. Belirli miktarda uyum yakalanıyorsa birliktelik devam eder.



        Tüm bu zorlu işlemler uzun soluklu bir serüvenin habercisidir. Aslına bakarsanız bir takım internet bağlantılar size çok daha hızlı çözümler bulabilir. Fakat bundan yıllar önce... Sanırım 4000 yıl önceden bahsediyoruz. Bir oyun yeryüzüne gülümsedi. Rivayetler çeşitli olsa da birini buraya not almakta fayda görüyorum; Çin hükümdarı oğlunun bir imparatorun sahip olması gereken yeteneklere ulaşabilmesi adına hizmetindekilere bir oyun bulmalarını emreder.

        Ortaya çıkan oyunun adı "GO" 'ydu. Çin'de "WEİQİ", Kore'de "BADUK" ve Japonya'da ise "İGO" adıyla anıldı. Oyun, masa oyunu denilebilecek bir tahta ve taşlar ile oynanıyordu. Tahta, üzerinde 19 dikey, 19 yatay çizgilerin kesişmesi ile oluşuyordu. Taşlar ise 181 siyah 180 beyaz ile toplam 361 taneydi. Zaman içerisinde kurallar eklense de oyun basitliği ve az miktarda kuralı ile davetkar bir yapı sunuyordu. Taşların kural kapsamında birbirinden tek farkı renkleriydi.(Oyunu zorlaştırmak adına bazı oyuncular tek renk ile de bu oyunu oynayabilirler.) Kendi aralarında bir hiyerarşiye sahip değillerdi. Oyun sonunda beraberliği engelleyebilmek adına beyaz +6,5 veya +5,5 Komi (puan) ile başlar. Uluslar kendi içlerinde bu ek puanın sayısal değerlerini değiştirse de +0,5 'lik fark beraberliği etkileyen asıl nokta iken, komi'nin beyaza verilmesinin sebebi ise oyuna her zaman siyahın önce başlamasıdır.

        Oyunda ki temel amaç, rakibin taşlarını öldürmek değildir. Zira tahta üzerinde kral veya rütbeli herhangi bir taş bulunmaz. Hepsi aynı özelliklere sahip bu orduyu yöneten kişi sizsinizdir. Verdiğiniz kararlar geri alınamaz yani tahta üzerindeki kesişim noktalarına koyduğunuz taşları oynatamazsınız. Amaç öldürmek değil savaş arazisi üzerindeki en geniş alana hükmetmektir. Sonuçta dünya üzerindeki savaşlar genelde toprak hakimiyeti ile ödüllendirilir. Arazi üzerindeki üstünlük sonucu belirler. Ve oyun biter. Öldürmek için değil yaşamak için oynanan bir oyun. Oyun içerisinde geriye kalan bir kaç kural için veya alışılmış hamleler için bir çok felsefi söz bulunmakta... Fakat konumuz oyunu tamamı ile tanıtmak değil.



        Bu konu ile daha fazla ilgilenmek istiyorsanız, fakat yazılı materyaller bu eğlenceli seyahat adına sizi heyecanlandırmıyorsa önerebileceğim görsel materyaller; (Kitaplarda bu listede olsun, azınlıkta kalıp sorun çıkarmasınlar.)
Anime
-Hikaru no Go
Film
-The Divine Move
-The Divine Move 2: The Wrathful
Kitap
-Go Ustası  Kavabata Yasunari
-Go Kitabı  Richard Bozulich
Belgesel
-AlphaGo



        8 yaşından beri zirveye oynadığı hayatında, bir bilgisayar programı daha fazlasını yapabileceğini ispat etmişti. Evet strateji tabanlı bir savaşta. Tarih sahnesinde teknoloji gelişimi ile kas gücü çok kısa sürede alaşağı olmuştu. Günümüzde sanat tanımına uyabilecek çok daha fazla eseri yapay zeka üretebilmişti. Ruhu olmadan eserler yapabilen bir program ne ise Alphago taklit yeteneği çok gelişmiş bir abaküstü. İleriye dönük tüm hamleleri görebilmek. Yenilmezliğe oynamak noktasında kas gücüne değil zihnine güvenmiş bir adamı tahtanın ve kameraların önünde hırpalıyordu... Lee Sedol 9 Dan Pro bir oyuncu olarak 5-0 kazanacağını iddia ettiği maçı kaybediyordu. Daha önce hiç bir go maçını canlı olarak izlemedim. Fakat Lee Sedol rakibi karşısında şekilden şekilde girerken Alphago bunun farkında bile değildi. Maçın gerçekleştiği binanın teras katına hava almak için oyun esnasında ayrılan Sedol geri döndüğünde şaşkınlık uyandıran başka bir hamle ile karşılaşacaktı... 2016 yılında ki bu maç tüm go dünyasını sarsacaktı. Lee Sedol kimileri için yıkılmaz kale olarak 3 mağlubiyetin ardından yapabileceği en iyi hamleyi 78. hamleyi oynadı.



        Ruhun sadece tek taraflı hissedildiği bir oyun olarak düşünülmesi bana yanlış gibi geliyor. Alphago analiz ettiği tüm oyunların bir parçasını barındırıyordu. Ve gonun doğası gereği rakibi ile uyum içinde oynuyordu. Bir aynadan daha fazlasıydı kuşkusuz... Tüm birikimini kullanırken tahta üzerinde, bir insanın yapmaması gereken hataları da yapmaktan geri durmuyordu. Hala öğrenmeye devam ediyor...


        Rekabet gerektiren bir oyunda analiz edilecek kişi; Açgözlü davranıyor mu? Hırslı mı? Gerektiğinde hedefi için bir şeylerden vazgeçebiliyor mu? Strateji temelli ileri görüş yeteneği ne kadar gelişmiş. Zaman tüketimi nasıl? Gelişmeye açık mı yoksa eski usul mü hareket etmeyi seviyor? Aynı hatalara tekrar düşüyor mu yada hatalardan ders çıkarıyor mu? Yanıt verilmemesi gereken sorular soruyor mu? Gerektiğinde yenilgiyi kabul edebiliyor mu?



        Bunun gibi bir çok soruya cevaplar bulabileceğiniz nadir oyun...



Kullanılan görseller: 1,2,-3,4,5,6,7