25 Haziran 2021 Cuma

Ara Verme Zamanı



        Beş dakika... Çok da sevmediğim, ama düşünmeye değer olmayan çift iş vakitlerimde odağımı kısa süreli dağıtıp-topladığına inandığım; belki de hayat boyu tüketmiş olduğum çoğu eserde olduğu gibi aralara serpiştirilmiş not alınmaya değer bir kaç cümle duymak veya bu hisse ulaşmak için dinlediğim bir radyo programının uzun süredir yeni bölümlerinin gelmediğini görüp 4 gün önce aramam ile karşılaştığım olumsuz haber bildirisi ile toplanmış bulunmaktayız.

        Ana sorun bir şeylerin son bulması ya da başlamasından ziyade bu program başlığı altındaki son ürünü henüz dinlememiş olmam ile ilintilidir. Belki son bölümde bu işin de sonuna geldiğini bildiren küçük bir pasaj olabilirdi fakat takip edilmesi kolay olması adına indirilmiş son bölüm silinmez veya dinlenilen şeyin saklamaya değer olmama durumunda silinmesi gerektiği göz önüne alınarak dinlenmeyeceğinden dolayı bahsedilen son bölümü tüketmemiştim. Bu bölümün saklanmaya değer olduğuna inanmamakla birlikte yazının gelişimine istemeyerek de olsa destek/köstek olduğundan artık düşünmeye değer olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

        Üreticinin başkaca mecralarda, başkaca ürünler çıkaracağından çok da şüphem yok. Bir hafta önce yayımlanan yazıya bakarak bitirmek istemediğimi söylemek, bu yazı için iştah açıcı bir sahnenin perdesini aralamayacaktır. Zira bunca yıl aradan sonra yine perdeler önünde bir oyun oynama niyetinde değilim. Bazı üreticilerin bireysel paylaşımlarını noktaladıkları dönemlere güncel olarak denk gelme durumu beni hep garip düşüncelere sevk etmiştir. Genelde haftalık olarak yayımlanan manga'ların (Japonların çizgi romanları için kullandıkları kelime) bir kaçına güncel olarak yetişmiş olduğumu göz önüne alarak iki belki üç yıl boyunca her hafta gelmesini düşündüğünüz dizi bölümleri gibi düşüne bileceğiniz ortalama 20 sayfadan oluşan eserlerden bahsediyorum. Aralarında dünyacı ünlü mangaka'ların ise her hafta yazma zahmetine girmediklerini de belirtmek isterim. Aslına bakarsanız çileli bir yol diyebiliriz bu takip işine. 20 sayfanın sonunda haftaya çıkacak olan sayfalarda merakınızı bastıracak şeylerin bulunma ihtimalinden ziyade, o 20 sayfaya ulaşamama ihtimalinizi de gözden geçirmeniz gerekiyor.

        Merak ediyorum, acaba yapay zeka tarafından uzun soluklu bir eserin tüketilmesi durumunda benzerinin ötesinde hikayeyi(sanatsal, tutarlı ve çizim kalitesi ile yani her yönüyle...) de uzatabilme kabiliyetine ne zaman ulaşacaklar. Tek kare, fotoğraf veya çizimlerin fırsatlar dahilinde işlenebildiğini(Artbreeder, Nvidia, vb...) gördükten sonra çok uzak olmayan gelecekte son tüketiciye yansıyan ara yüzlerde göreceğimiz bitmiş hikayelere devam etmek ister misiniz sorusu için sabırsızlanıyorum.

        Eser sahiplerine haksızlık etmek istemem. Varsayılan eserin mevcut konumu, sonlandırılma tarzı ile kazanılmış yetkinlik seviyesi rozetini gösteriyor olabilir. Ancak bazı eserlerin eser sahiplerinin sağlıkları sebebi ile sonlanma durumunu göz ardı etmemek gerek. Eser sahibi gazı kesmek istemişse incelenmesi gereken başka bir başlık açmış olabilir. Diğer yandan, ölüm döşeğinde bir sanatkarın varlığı kadar rahatsız eder mi ömrü boyunca tüketmekten başka bir şey yapmamış olan insanın varlığı?

        Henüz bu hikayenin tamamlandığına inanmıyorum. O yüzden bu güncel parçayı saklamak niyetindeyim. Böylece kitap ayracı misali bir ses dizimine sahip olacağım. Sanatçının vermiş olduğu aranın yeni esere olan katkısını ölçmek adına referans noktası oluşturmama yardımcı olacağına inandığım bu yöntem başkaca konularda da tekrar gün yüzüne çıkacak. Şimdi ayraç kütüphaneme girip yeryüzü koridorunun sonuna ulaşmam gerek. Sanırım bekleyen eserler arasından birini de içeriye davet etmeliyim.



Kullanılan görseller: 0,1



18 Haziran 2021 Cuma

Tamamlamama Mutluluğu



        Bezenmiş bir masa... Lezzetli bir yemeği soğutmak istemezsiniz. Ya da soğuk sunulan bir başka yemeğin de ısınmasına müsaade etmek iştahınız için pek de iyi olmayabilir. Lezzetin tanımını belirten bir çok şey var...

        Kimileri için masanın üzerinde yer alan, yenilmeye değer her ürünün yapıtaşlarının mevcut olan hikayesi değerli. Hazırlanışı esnasında ortamın, tarihin ve buna benzer çeşitli sınıflandırmalar eşliğinde değerlendirilen gıda tüketim zincirimiz oldukça eşsiz. Seri üretim yöntemleri kalitenin sabitlenmeye çalışıldığı, tüketim besleme zincir destekçisi düzenin en büyük temsilcisidir.

        Kitaplara/kitaplardan not alma fikri geri dönmeye yönelik gemileri yakamama durumu gibi hissettirse de, araştırmalar ışığında; öğrendiğinizi sandığınız bilgilerin beyniniz içerisinde saklanabilme yüzdelerini arttırmanın en iyi yolu tekrar etmek. Ancak anlık olarak vaktin darlığı, fiziksel olarak göz gezdirmem ve sonuca ulaşamamam ile beraber hangi kitapta değinildiğini hatırlayamadığım fakat Malcolm Gladwell'in kitaplarından birinde(Outliers veya Blink) değinilen yiyeceklerin değerlendirilme aşamasında gurme olarak anılan insanların diğer insanlardan farklı olarak hissettiklerini anlatabilme yeteneklerinden bahsedilmektedir. Bu kısımda ayrıca mısır veya patates cipslerinin değerlendirmelerinin düşük olduğu zira seri üretim esnasında tutarsızlık katsayılarının yüksek olduğundan bahsedilir. En azından öyle diye hatırlıyor/umuyorum.

        Hayat boyu tüketilen ev yapımı veya hazır gıdaların tatları birbiri ile tutarsızlık yaşar. Sırf bu yüzden aynı isme sahip bu farklı yiyecekleri yiyebildiğimiz gerçeğini göz ardı etiğimizde, aynı yemeklerin tüketimi üzerine zaman aralıkları verildiğine veya başka yiyecekler ile kombinasyonlarına şahitlik ediyoruz. Bu bağlamda değerli bir içeceği veya hazırlanışı meşakkatli olan bir yiyeceğin tüketimini geciktiriyor; kutlanılması gerektiğini düşündüğümüz özel günlere saklıyoruz. Zira tüketim çılgınlığı duygusal olarak yükseltilebilen lezzet arayışlarını içinde barındırır. Suyun rengi tam da bu noktada değişiyor.

        Muhabbet ettiğim insanlarca başladığım bir çok eseri bitirmemem noktasında eleştirilir, gerekli açıklamaları yaptığımda ise haklılık payımın yüzdesinin değiştiğini hissederim. Karşılaştığım her hangi bir eserin dimağımda oluşturduğu kıvılcımlı ışık şölenlerini tanımlayabileceğim kelime arşivimin sınırlı oluşunu, gurme olmamam ile ilgili olduğunu varsayarsak; başlamış olduğum bazı eserleri bitirmememin ve dahi bekletmemin sebebini de, yukarıda uzun uzun anlatmış olduğum maddeler çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Nasıl yiyeceklere etkisi olan tüm bu kavramları saydıysak aynı düğümleri başkaca tüketim araçları için de kullanabileceğimizin farkındalığını oluşturmak istedim. Zira bu eserlerin yemekler nezdinde yakın türleri bulunmamakta. Kitap için örneklersek bile aynı yazarın seri halinde yazdığı eserlerinde dahi tat olabildiğince değişmektedir. Tam da bu noktada yemek gibi olmayan yani tadına baktığınızda veya zaman içinde bozulma ihtimali olmayan bir çok eser var. Belki araları da güncelliğini yitirebileceklerin varlığını kabul etmek gerekebilir. Fakat güncelliği yitirme durumu zaten eserin istenilen kalitede olmadığının başkaca bir göstergesi değil midir?

        Tüm eserleri gözden geçirmek ve yıllar sonra tüketeceğim besinlerin sadece tadına bakabilme ikilemi sancılı bir süreci tanımlar gibi. Son teslim tarihini bilmediğimiz bir yolculukta erteleme usulü ilerlenen beslenme süreci çok da sağlıklı durmuyor. Öte yandan size özel tanımlanan kaliteli eser miktarını bilememek veya gelecek 10 yıl içerisinde sunulacak tüm eserler arasında tahminin bir sayı belirleyememek de ayrı bir üzücü.

        Yine bu alanda yapay zeka çalışmaları imdadımıza yetişiyor. Henüz yolun başında ve kısıtlı bir alanda tahminlerini dile getirse de. Çok da uzak olmayan bir gelecekte hoşumuza gidecek eserler havuzunun ne kadar büyük olduğunu öğrenmek çok da güç olmayacak. Belki gönül rahatlığı ve büyük bir iştah ile bende tüketim çılgınları arasına katılabilir veya tahmin ettiğim küçük havuzun gerçekliğini bir kez daha hissedip hüznümü yayabilirim.

        Şimdilik bu derin olmayan havuzda oynamaya devam etmek niyetindeyim.



Kullanılan görseller: 0,1

Kaynaklar:
https://www.nature.com/



11 Haziran 2021 Cuma

Bir Gün Kediler Dünyadan Yok Olsaydı


        Bir anda... Dünyadaki tüm kediler ortadan kaybolsaydı... Bu dünya nasıl değişirdi acaba?
Bu soru nice araç ve hatta amaç için düşünülebilir. Zincir oluşumunun temelinde yapısal bütünlüğün korunumu ve tepkisel aktarım şartı aranır.

        Yeryüzünde üzerine düşünülmüş, harekete geçilmiş nice proje göreceli olarak değerlendirilebilirken çok daha eski dönemlerden günümüze gelen eserler pek de görülesi değiller. Müze kavramının niteliğinin niceliği ile değişmesi sonucu olarak; sözün kibarlaştırılmış hali ile dağ-taş veya iki çamurun birleşimi sergilenir oldu. Ne ironi ama... Sanıyorum onları önemli kılan sadece mevcut yada görece döneminde benzerlerine göre olan güzellikleri veya verimlilikleri değildi. Olay daha çok sanatçılarının varlıklarına dair kanıtlar sunmasıyla alakalıydı. Güzelliğin an itibari ile değiştiğini varsaysak bile sergilenen nesnenin hikayesi değişmemekle beraber anlatılmaya muhtaç bir şekilde duruyordu. Değerce daha yüksek olduğu iddia edilen eserlerin anılmasında genelde "tarihi-eser" takısı kullanılmak sureti ile bir hikayeye mensup olma ihtimalinin yüksek olduğuna dem vurulabilir. Sergilenen yerlerin yine bu minvalde tarihi mekanlar olması ağırlığın daha hissedilir olmasını sağladığı da bir gerçektir. En nihayetinde işin özü benzersiz olma ile ilgilidir. Olayı daha etkileyici kılmak adına eserin oluşum ve taşınım hikayesinden bağımsız olarak anlattığı hikayeyi de hesaba katmak gerektiğine inanıyorum.

        Bu bağlamda insan anlaşılmaktan çok anlatmak istiyor, zira sizi anlayabilecek varlıklara ulaşmak hayatın her noktasında mümkün olmazken hikayeniz sizden yüzyıllar sonra değer kazanabiliyor. İyi yada kötünün tanımlamalarına örnek olma hevesi içerisinde olmayan bir çok
hikayenin dile gelme durumu zaman ile yoğurulurken ister istemez konudan da sapılabiliyor. Konudan sapmak ne kadar kötü olsa da, habersiz yitip gidenleri düşününce değişimin önemsizleşmesi durumu ile karşılaşılıyor. Ancak işin özünde her daim değişime meydan okumak olduğu unutulmamalı. Genelde değerli olarak nitelenilen ya günümüzden öncesinde yapılmış yada günümüzün ötesinde düşünülmüş olduğu ile sunulur.



        Sanat daha çok korunabilirlikle alakalı. Yani en nihayetinde hayatta kalamayan diğer eserleri göremediğimizden değerlendiremiyoruz. Mükemmel uyumun kanıtı olarak canlılarında yüz yıllardır yeryüzünde koşturduğunu düşünürsek belki de diğer eserlerin peşine düşmek ve tüm pokemonları pokedex'imize kaydetmek daha doğru olurdu. Canlılar için saklanabilirlik şimdilik pek de hakim olmadığımz endemik türler barındıran mağaralarda veya balta girmemiş şeklinde adlandırılan ormanların zemininde bulunan yıllanmış dalları arasında. Pek tabi gezegenimizin derin dondurucu bölümleri de uzun süreli uykular için elverişli olabilir. Örneğin yaklaşık 24000 yıl donmuş halde durup hayata dönebilen tekerlekli hayvandan mı bahsetmeli?

        Aslına bakarsanız keşfin temelinde yeni toprak parçaları, fizik kanunları, mantıksal formüller veya yeni türler olsa da en nihayetinde daha küçük ve çok daha yakınımızda olan şeylerinde bu listede yer alır. Sirkadiyen ritim veya vücut saati neredeyse her canlıda bulunur. Üzerinde 9 yıl çalışılan bu konu üzeri yeni bir gen keşfedildi. İşler bu noktada biraz karışıyor. Zira keşif, özünde perdeyi kaldırma olarak da tanımlanabileceğinden perdelerin örtülmesi bahsinde yer alan bu film oldukça ilgi çekici.

        "İyi bir hikâyen ve anlatacak bir kimsen olduğu sürece... Asla gerçekten işin bitmemiştir." (La Leggenda Del Pianista - filminden) Fakat ben bu söze başka bir filmde denk geldim. [Sekai kara neko ga kietanara] (世界から猫が消えたなら) Akira Nagai'nin yönettiği ve aynı adı taşıyan Genki Kawamura'nın romanından uyarlanan 2016 Japon filmi.



Kullanılan görseller: 0,1,2

Kaynaklar:

https://www.cell.com/
http://genesdev.cshlp.org/

4 Haziran 2021 Cuma

Sarı Cüce Yıldız ve Yakiniku


        Batının daha da ilerisinde yer alan topraklarda etin ızgara üzerinde kızartılarak tüketilme işleminin adı "Yakiniku" (yaki-ızgara, niku-et) [焼き肉] olarak dile getiriliyor. Ülke dışında kültürel bir etkinlik olarak dile getirilse de gezegen üzerinde neredeyse tüm zaman dilimlerinde bu et ateşle buluşturuluyor bu işlem en kolay şekilde ızgara yoluyla gerçekleştiriliyor. Keşfin doğrudan şu topraklarda çıktığının işareti betimlenmese de, ortak miras olarak adlandırılmasını daha doğru buluyorum.

        Yine de mevcut sınırlarının dışında da söz ettirebilme yeteneğini küçük görmek istemediğim bu etkinliğin daha keskin sebeplerin sonucu olduğu su götürmez. Sadece toplayıcı olduğumuz dönemlerde bitkisel ürünlerin tüketim yoğunluğu üst seviyelerde olmasına rağmen kalabalık grupların oluşmasına el verişli besin zinciri olması pek mümkün gözükmüyor. Avcı toplayıcı yaşam kalabalık grupların varlığını daha inanılası kılıyor. Zira avcılık işlemi sırasında avın cüssesi hane başı düşecek geliri belirlediği gibi tehlike ibresinin de oynak olmasını sağlıyor. Günün sonunda mevcut tüm yetenek sadece hayatı idame ettirme seviyesinde kullanılıyor. İnsan eğlenmeden yaşayabilecek, en azından bu işlemi uzun süre yürütebilecek bir canlı değil. En kötü şartlarda dahi olsa işi eğlenceye dökebilme yeteneği ile ün yaptığını da var sayabiliriz. Avcıların bu noktada başarı seviyeleri, topluluklarındaki ünleri ile eş değer. Dolayısı ile eğlenceleri yaptıkları tek işte en iyisi olmaktan öte değil.



        Yiyeceklerin yeterli seviyede pişirilmesi ile lezzetlerinin arttığı gerçeğinin keşfi, etin tüketimi için ateş etrafında toplanma fikri kısa süreli bir aralığa sahip olmalı. Öte yandan ışığın verimli kullanımının temel ihtiyaçlardan sonra olmasından dolayı av süreci geceye bırakılamayacak kadar tehlikeli. Buradan yola çıkarak yemek için toplanma zamanı çok daha geç vakitlere denk geliyor olmalı.

        Geçmişin gölgeleri midir bilinmez, iş çıkışı çalışma arkadaşları ile yemeğe giden insanların yine aynı ateş etrafında gün içerisinde peşinde koştukları avlardan elde ettikleri geliri burada kızartmak için ete dönüştürmeleri ilginçtir. Sarı rengin kırmızı renk ile oynaştığı, her ne kadar neşeli görünse de tel kafesin ardındaki öfkesini hissettirme amacında olan bu renk cümbüşü çevresindekileri geçmişin büyülü sıcaklığına davet eder.


        Renklerin sıcaklık değerlerini ölçerken kullandığımız kelvin değerlerini incelediğimizde gün doğumu ile batımında ortaya çıkan kırmızımsı renge denk gelen değerlerin, mum ışığı ve ateşin değerlerine yakın olduğunu görmemiz, masanın ortasında bulunan bu renk cümbüşünün geçmişte yer alan günün çalışma saatlerini belirleyen çizgileri anımsattığı düşüncesi içersindeyim. Anılarda yer alan fikrin bu renklerde gözüküyor oluşuna ait temel düşüncemse şu yazıdan gelmektedir. Anılar diskten her okunmasını istediğimizde değişmeye yönelse de fikrin tanımlayıcısı olan renk oracıkta duruyor.

        Sarı cüce yıldızımız, yeryüzünü aydınlatırken zamanı belirlemekle kalmadı; çok daha ötesinde toplum bilincinin lezzete olan düşkünlüğünü arttırması gerektiği yönünde bir dizi talimatı kodladı. Bu işlemler sırasında hatırlatıcı unsuru renk parametreleri ile belirledi. Yeryüzündeki yaşama şahitlik ederken, gün boyu bizimle olmadığının da farkındayız. Dolayısı ile onu değerli kılanın durağanlıktan uzak güzergah seçimi olması pek muhtemel. Durağanlık büyük periyotlara sahip olunmasıyla bozulmazken çok daha büyük periyotların farkındalığına ulaşıyoruz. Bu noktada beynin sorun çözme yeteneklerini hafife almamak adına, sıradanlıktan uzaklaştırma isteği içerisindeyim. Aralıklı açlık dönemleri hakkındaki çalışmalar beynin durağanlığa olan tepkisini başkaca şekillerde göstermeye başladı. Üretilen veya tüketilen teorilerin küçük bir kısmının bilimsel yollarla da kanıtlanması, üretim bilincinin yeni boyutlarını oluşturuyor.

        Şimdi özlemini duyduğumuz nice eserlere ara vermek, onların değerini arttıracaksa yapılan işlerde aksaklıkların karşılanması nasıl gerçekleşecek? Bunun için kartların değişimi teorisini ortaya koyuyorum. Deste içerisinde yer alan kartların sayısı değişmemekle beraber eldeki kartları destedeki herhangi bir kart ile kolaylıkla değiştirebildiğimiz fakat ana sürenin değişiklik göstermediği yeni bir karşılaştırma mekaniği. Günlük yapılacak işlerin saatlere bölümü ile elde edilen kartların aylık periyotlarda, farklı düzenler ile tüketilme senaryosunun izlendiği, sıradan olmayan yorucu bir sistem. İşin özünde beyni yormak istediğimizden yapılan işin yoruculuk katsayısından ziyade izlenmesi güç bir takip mekaniği ile beynin eşleme gücünü deneye tabii tutuyoruz. İşlemlerin sıralı ve olağan durumundan bağımsız geldiğini fark ettiğimizde çözümün hangi kelvin değerlerine denk geleceğini görmüş olacağız...

        Tüm bu teoriler eşiğinde çöl tipi yön bulmanın görece zor olduğu yerlerde deney icabı bırakılan insanların büyük daireler oluşturdukları gözlendiğinden hazırlamış olduğumuz sistem ne kadar karmaşık olursa olsun istediğimiz sonuca ulaşmak pek mümkün gözükmüyor. Bu yüzden bizim tanımlayamadığımız, değiştiremeyeceğimiz tarihlerin bitirme noktası olarak seçimi iyi bir başlangıç olacaktır. Bizim için belirlenmiş bitirme tarihleri pek tabii bu görevi görüyor olsa da, ilgi duyduğumuz başlıklarda bu tip kısıtlamaları göremiyoruz.

        Belki de çok daha zorlayıcı yetenekler ile değişken tarihler de belirlemek işleri başkaca boyutlara sıvayacaktır. Örneğin yeni bir işe başlamadan önce 1 kıta ezberlemek gibi veya sabit sayı belirlemek de olabilir. Arama motoru veya sonuç göstermiş olan herhangi bir sitede, sabit değerli sayfa sayısına kadar gidilme gibi. Her yeni görevde başkaca sınırlayıcılar kullanmak bile işleri ilginçleştirecektir. Belirli bir zamandan sonra yeni sınırlayıcıları bulmak için kafa yorduğunuzda ise aklımıza tek şey gelecek.

        Bugün av esnasında eğlenmeye mi başladım?



Kullanılan görseller: 0,1,2,3

Kaynaklar:

https://www.nature.com/
https://www.nature.com/