24 Eylül 2021 Cuma

Sessiz Bahar


        Bahçede yer alan taşlar süpürgede yer alan her çalı tanesini iğne sanırlar da, kendilerini de plak olmadan önceki son hal bilirler. Süpürge zemine her dokunduğunda havadisleri anlatır kendince, kimlerin gelip geçtiğini, ölçeklerini... Kayıtlarını tutmuştur ayak altındaki bu taş parçası.

        Duymak, istemek ihtiyacında değildir. İletimin gerçekleştiğini ifadesidir o kadar. İletilen, anlaşılmışsa dinlendi demek mümkündür. İnsan dinlemek adına her daim müsait olamıyor, fakat duyuyor. Çok uzun zamandır insanlık üretim esaslarını oluşturup aktarılması için kayıtlar almakta. Peki dinlemek adına duymanın gerek olmadığı bu zamanda neden duymak fiilinde takılıp kalıyoruz.

        İlkokul yıllarımda denk gelmiş olduğum Rachel Carson'ın Sessiz Bahar adlı eserinden bir pasaj beni bambaşka diyarlar ulaştırmıştı, kuş cıvıltılarının artık duyulmadığı baharlardan söz ediliyordu. Doğa diye yanıp tutuşurken gecikmiş olan tüm işler bir kez daha ertelenmeye muhtaçtı. Zira temel ihtiyaçlardan birkaçı gün geçtikçe tehlikeye girerken eğlenmeye ve sadece duymaya meyilli toplumların yok olması sadece dinlememeye olan gayretlerine bağlıydı. Yaşadığı çağda değil kendini dinleyecek insanları; sesini duyuracak insansıları bile bulamayan bir çok insan kaleme ve kağıda başvurdu. Şimdi duymak üzerine eğilim göstermeyen binalar içinde dinlenmekteler, tabelalarında ise kütüphane yazıyor.

Dinliyorum alemi, içindekiler sessiz
Duyuyorum belli belirsiz tek bir akis
Sarıyor semayı tüm renkleriyle eşsiz
Beklenen, dinleyen ve dinleten varis

Kullanılan görseller: 0,