10 Eylül 2021 Cuma

Görselleştirmede İnsan Faktörü


        Bambaşka köşelerde, yitip gitmeye adanmış ömürlerin esintisinde kaybolmak üzere adanmış yaşamlar görüyorum ve pek tabii bu rüzgarda yelken açmak isteyen insanlara denk geliyorum...

        Şahitlik ettiğimiz her kare akarken zamanın izinde, kayda değer çok az resim saklanır zihinde. Çok daha azı anlatılmaya değerken, bir kısmı tekrar edilebilme mertebesine yükseldi. Sanat tanımının içinden veya dışından her karşılaştığım görselde etkileşim içinde olduğum yegane imge tecrübedir. Bu durum ressamın fırça darbelerinin esrarından ve ahenginden ziyade, anlatılmak istenen değere ulaşmak adına kullanılan eşya, duygu veya manzara bütünüdür. Aynı şekilde bir fotoğrafçının yakaladığı anın keskinliği, açısı veya gün ışığının saatlik temaşası değil bizzat kare içerisinde yer alan zamanın tecrübe adı altında nakşettiği çizgilerdir.

        Gözlemlemek istediğimiz her olay, deneyim peşinde olduğumuzun birer kanıtı niteliğinde. Hal böyleyken bireysel deneyimin etkileyiciliğini arttırmak arayışını üst başlıklarda yerini alıyor. Kendi hatıra defterimizi oluştururken keyfin doruğa çıktığı her anın, yalnız olmamamız ile ilintili oluşu veya çok daha büyük bir topluluğun eseri ile yalnız oluşumuz olması tesadüf olmaz. Muhabbeti hoş bir grupla tatil çatısı altında vakit geçirmek, tek başına bir müze gezerken karşınızda durduğunuz eserin sahibi ile anlaşmaya çalışmak, belki binlerce insanın yapımında çalıştığı devasa yapıların yanında dururkenki manidar etkileşim ve henüz hasat edilmemiş dönümlerce ekili arazinin içinde ya da görselinin karşısında durmak. İşlenmiş toprak parçası, tarlaların yoğun olarak muhteviyatına katkı sağlamış olduğu görsellere her baktığımda bunu hissederim. Düzeni, güneşi üzerine doğurmadan erken vakitli işe gidişin hikayesini görürüm o tarlalarda. Beton orman denen diyarda da aynı sahne yılın her günü işlenir oysa. Pek tabi şehir yenilenir, düzenin büyük kısmını bu sefer toprağın altı gizler. Zira şehir sakinlerinin refahı düzen içerisinde yer alan alt yapı oluşumundan geçer. Caddelere yeterince uzaktan bakarsanız, ışıl ışıl ejderhaları görebilirsiniz, biri kırmızı diğer alacalı sarı ve beyaz renkte... Şehrin bu esrarengiz güzelliği gece, doğanın güzelliği ise gündüz ortaya çıkmayı yeğler. Doğadan uzaklaşan insan güzelliği ancak gecede bulabilmişken koptuğu diyar, çalıştığı esnada bu güzelliği kendine vermeye tercih eder. Belki de sırf bu yüzden şehir insanı belirli bir süre sonra şehrin güzelliğini göremez olur.


        Dile getirilmemiş zaman dilimlerinde de güzellikler yok değildir. Şehir gündüz tüm ihtişamı ile ortadadır, Devasa ve işlevsel bir çok yapı gözler önüne serilir. Yaşamın kolaylığı içinde kaybolmanız için her şey düşünülmüştür. Fakat çalışan insanlar şehrin zemininde, yaşadıkları yerden çalışacakları yere olan yolculuklarında görece bu görkemi hissetmek adına haklı olarak zaman ayıramıyorlar. Diğer durumda ise toprak gece orkestrasını başlatır, kimi zaman ahenktar bir şarkı titrer kulaklarınızda kimi zaman rüzgarın sesi... Tüm duyularınızı hedef almış bir savaş alanıdır artık o toprak parçası. Zira ufuktan getirir en güzel kokuları burnunuza ve yine o ufuk çizgisinden yukarısı sunar en güzel gösteriyi zamanın her anında. Parmaklarınız arasında hissedersiniz başakların masajını.

        Nihayetinde iş eseri beğenmek, yorumlamak veya benzerini ve hatta daha iyisini yapmaktan ziyade; eserin sahibini merak etmekten öteye gitmiyor...


Kullanılan görseller: 0,1,