Belki ömrünüzün çok az bir bölümünde böyle insanlara denk gelmiş olabilirsiniz? Aranızda pokémondan haberdar olmayanların en kısa sürede hakkıyla haberdar olması dileğiyle, bu konuyu daha sonra açmak üzere kapıyorum. Fakat az miktarda tadına bakmanın zararı olacağını henüz düşünmüyorum. Yıl 1996'yı gösterdiğinde bir video oyunu yeryüzünü değiştirmek adına, piyasaya damgasını vurdu. En azından adını duyan çoğunluğun hem fikir olabileceği büyük damga.
Sık sık bahsettiğim Hikaru no Go(ヒカルの碁) adlı seriyi hatırlıyorsunuzdur. Bu seride başrol olduğunu düşündüğümüz kişi Shindō Hikaru (進藤ヒカル)'nun adının manası yani Hikaru kısmı parlak/parıltı demektir. Shindō kısmı ise titreşim veya salınım manasında. Seride Hikaru'nun bölümler boyu öğreniminin ve çevresine yaydığı ışığın salınımını izliyoruz. Serinin özünde ise; tekilliğin, parıltının varlığına olan inancını kapsamadığı şeklinde bir yorum bulunmaktadır.
Koleksiyonerliğin temelinde ise bildiğiniz gibi nadirlik esası vardır. Pokémon adlı eserde nadirlik durumu pokémonların yakalanma/bulunma güçlüğü ile eşdeğer olsa da başka nadirlik durumları da söz konusu. Bizim bahsetmek istediğimiz nokta ise Shiny (光る(Hikaru)) Pokémon'lar.
Bahsettiğim insanlar Shiny insanlardır. Sözlerinde parıltıyı eksik etmeyenler diyelim. Bu insanların genel özellikleri sözlerin muhteviyatıyla ilgisiz bir şekilde, sözün dudaklardan dökülüşündeki titreşimlerde. Anlattıkları konu anlatım şekliyle mutluluk saçar, gözlerde sese eşlik eder ve parlar. Sesin titreşimlerinde tatlı bir heyecan hissedersiniz. Muhabbetin ilerlemesi ile genelde kontrollerini kaybederler ve beyinden gelen akış nefesin yetmemesi ile sonuçlanır.
Anlatılan şeylerin doğruluğu da kimi zaman parıltıdan bağımsızlaşır. Anlatılana muhabbet, yek pare şekilde aktarılana geçmeye başlar. Bu işlemin gerçekleşmesi esnasında yükün büyük kısmını kelimeler taşısa da olayın doğası gereği mimikler, ses tonu, ortam gürültüsü, ortam kokusu, ortam rekabet durumu ve elbette gözler... Bu sahneye şahit olmak biraz da endişe vericidir. Benzerini gerçekleştirebileceğiniz olan inancınızı sorgularsınız. Bu sorgulama durumu, sörf sırasında büyük dalgayı kaçırma girişiminden başka bir şey ifade etmez. Parıltıyı gözleriniz ile görmenize rağmen kulaklarınız olaya eşlik etmek yerine iç sesinize kulak verir.
Parıldamak ise tekil olamayacak kadar girift bir kimyadır. Öncelikle etkileşimdir diyebiliriz. Yani en az iki bileşene sahip, bir biri ile iletişime geçebilecek maddelere ihtiyacınız var. Aynı ortama koyduğunuzda gerisini zaman halledecektir. Uygun maddeler görsel efekt şöleni sunabilecekken, kötü senaryo ise ortamda durulmayacak zehirli gazlara gebe olabilir.
Bu ziyafet menüsü sürekli tüketime elverişli mi bilmiyorum. Zira bu işlem kesintisiz akışa muhtaç veya duraklama bölümlerinde iyi olmayan takviye gıdaların alınmaması gereken bir kür. Geleneksel kaynak tüketim mecraları, genel kalitesinin varlığını kanıtlamak adına çok daha düşük kalite içerikleri menüsünde barındırabilir. Ara notaların yüksek kaliteyi daha arzulanır kıldığına olan inanış, toplu bir kalitesizliğe giden yolda bayrak taşımak olsa gerek. Daha iyiye olan arayışı tetiklediğini düşünenlere daha yakın hissedebilecek olsam da, kalitesiz olduğu kesin olarak kabul edilen bir ürünü ortaya çıkarma mutsuzluğu dayanılmaz bir reddi beraberinde getiriyor. Bu yüzden parıltılı insanların yanında onları gözükür kılacak karanlığa ihtiyaç duymazlar. Bilakis yeterince parlak olmaları hali hazırda bir karanlık haleye de ev sahipliği yapmaktadır. Bıçağı bıçakla bilemek gibi yine kendi seviyesinde başka bir uzmanlıkla çok daha cezbedici ışık perdeleri görülebilir.
Tekrarı zor olan sahnelerin sergilenmesi izleyicide kayıt korkusu oluşturur. Sadece giriş bileti kayıt için yeterli görülmez. Kayıt işlemini gönlünce gerçekleştirse bile bu isteği onu ancak hüzne boğabilir. Zira yaşadığımız çağda henüz son tüketici ürünleri arasında yer alan kayıt cihazları parıltı kaydedici özelliğine vakıf değiller. Üstelik kayıt işlemi için ilginizin kayması durumu başka bir dalgayı daha kaçırdığınızın kaydı niteliğindedir. Anı kayıtları üst başlıkları çok, detayları az miktarda barındırmalıdır. Zira beynin güzel ile teması bambaşkadır. Detayları o halleder.
Bazen kelime dağarcığının yetersiz gelmesi sebep olacak, çözümleme esnasında anlatım yoksunluğu çekebilirsiniz. Fakat beyin böyle değildir. Tüm işlemleri yapmasına ek olarak bilgiyi sizle paylaşır. Nadir bir şeyle karşılaştığınızda tüm uyarı bildirimleri size sunulur. Kaçınılması gereken durum veya kaçırılmaması gereken bir fırsat. Bu işlemlerin her biri kısa sürede halledilmesinin yanı sıra kütüphanenizdeki diğer tüm benzer durumlarda ulaşmış olduğunuz sonuçları sıralayarak bir takım seçenekleri önünüze sermekten çekinmez. Yeterli vakti varsa kütüphanenizde doğrudan size ait olmayan kayıtları inceleyerek başka tecrübeleri hesaba katmaktan kendi alıkoymaz. İşte bu noktada ses analizi beyin tarafından görsel veri olmaksızın dahi işlenecektir.
Psikoakustik konusunda Zürih Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde çığlık tayfları üzerine bir araştırma takımının yaptığı çalışma işleri biraz daha bilimsel yapıyor. Çığlık kavramı hızlı ayrım örneklerinden biri. Peki sadece ses denetimi yapılarak türünü (korku, öfke, eğlence vb.) ayırt etmek mümkün mü? Denek sayısının az olması bir yana cevap evet olabilir. En azından beyin tepkilerimiz böyle olduğunu söylüyor. Sinirsel hassasiyet göstergeleri dinleyicilerin olumlu çığlıklara tepkisinin endişe verici çığlıklara nazaran daha hızlı olduğunu gösteriyor.
Bu konuda kaderde bu insanlar ile hep karşılaşma durumunda olsam da, yeterliliğimi sorgulama kısmında vakit kaybediyorum. Sizde onların farkındaysanız onları üzmemeye çalışın lütfen... Belki günün birinde sizde bileşenlerden biri haline gelirsiniz. Hiç karşılaşmamışsanız günler çuvala girmedi, kaçıracağınız yönünde korkunuzda olmasın. Gözleri, güzel sesinde anlatılmaz heyecanlara gark olduğunuzda beyniniz size gerekli mihmandarlığı yapacaktır.
Işıklar içinde şehir
Kaybetti parıltısını
Kulaklarda bir, şiir
Kaybetti lakırtısını
Yüreğin saati durmuş
Kaybetti tıkırtısını
Kapım kapanmaz olmuş
Kaybetti gıcırtısını
Kurudu göz pınarları
Kaybetti şakırtısını
Gönül yalnız darıldı
Kaybetti çatırtısını
Cesaret, görmez oldu
Kaybetti patırtısını
Şehir, insanla doldu
Kaybetti takırtısını
Kullanılan görseller: 0,1,2,3,4,5