30 Nisan 2016 Cumartesi

Bir Şeyler Değişiyor

    Kimi zaman öyle bakıyorum işte... Ve gülüyorum. Çevrem değişiyor ve doğal olmayan bir şekil de bende değişiyorum. Tutarsızca ve isteksizce. Değişimin iyi yada kötü olduğunu tartışmıyorum. Ya da aynı şekilde sabit durmanın. Sadece akan suyun içinde belli olmayan bir derinlikte yüzerken akıntının yönümü değiştirmesinden bahsediyorum. İstemsizce varmaya çalıştığım noktadan gelenleri görüyorum. Kime sorarsam sorayım hepsi pes etmiş olanlar. Peki neden mi bu yola çıktım? Neden mi bu yolun sonunda beni bekleyen bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bunların hepsi daha önce oraya varmış olan birine ait bir söz. Kimse orda bir şeyler olduğuna inanmıyor değil. Zira benim gibi niceleri mevcut ancak azınlığız çoğu gibi. Bizi tektikleyen içimizi kemiren yine bize ait olan biri. İşte bundan bahsediyorum. İlerledikçe kendi kurduğum bentleri tek tek kırıyor. Ve daha uzakları görüyorum. Ve akıntıya karşı yüzerken içimde bir şeyler çevremden daha hızlı gelişiyor...




    Değişim istemsizce size katılmaya çalıştıkça, direk kabul söz konusu bile değil. Ve bu kısımdan sonra çevrenizde eklentiler gün geçtikçe artacaktır. Kimileri için bu durum sorun olmayabilir. Ancak benim için büyük bir sorunun belkide ikinci aşamasıydı. Bu durumda ilerlediğimiz akıntı  çevre koşulları ile güçlenirken bize, değişime ayak uydurmamız gerektiğini gösterdi. Peki ne oldu? Olabildiğince kendimize benzeyen bir şekilde değişime ayak uydurduk. Ama değiştiğimiz bir gerçekti. Biz bize ait bir parça yerine başka bir şeyin parçasının kabullenmiştik.


    Onu kabul ederken belirli kurallar koyduğumuz halde. Gün geçtikçe ona ayak uyduruyor. Ona benziyorduk. Bir şeyler daha mı iyi daha mı kötü olmuştu? Tartışalım mı dersiniz yoksa oturup izleyelim mi? Kimi günler yolculuğumuz çok yorucuydu. Ama yeni zorluklar sadece yeni parçalarla atlana biliyordu. Çevremizdeki tüm saf kan tanıdık yüzler değişmişti. Yolculuğumuz öyle veya böyle kaldığı yerden devam ediyordu. Ama değişim her yerdeydi. Bizim istediğimiz kimilerinin tenezzül etmedikleriydi. Yada kaçındıkları. Zafer ancak ona ulaşanındır. Yolculuk eğlenceli olamayacak kadar derin ve yorucu geçerken farkına varmadığımız bir şey daha gerçekleşti.


    Yeni gelen artık sadece bir yabancı olmaktan çok uzakta. Yaptıklarımız normalmiş gibi gelmekteydi. O artık bizden birimiydi, yoksa bu sadece bir yanılmanın ilk adımı mıydı? Şüphesiz kararlılığımız bizi sonuca yaklaştırıyordu. Ama her kulaç bir öncekinden farklı hissettiriyor, sanılanın ötesinde ki bu yolculuk gerçek manada kaybettiklerimizi gözler önüne sererken, bundan zevk almamamızı sağlıyordu. Hiç bir şey sanıldığı gibi değil, çevremizde sadece değişim rüzgarları esmiyor. Eski dostların silik yüzleri, daha fazla değişimi reddeden cesetleri ile birlikte akıntın hızıyla yanımızdan geçiyordu. Belli ki vazgeçme sınırını çokdan geçmiştik.


    Ve değişim rüzgarları, yeni çevre koşulları için bizi tekrardan tasarlıyor. Daha fazla yabancı fikir duygu ve düşünce beynimizi çevrelerken, ilk gelen yenileri misafir ediyor, destekliyor. Bedenimiz akıntı ya karşı hiç zorlanmıyor. Çevremizde ki kurulu düzen de (sistem) gayet başarılı bir şekilde ilerlerken, özümüz nereye gidiyor? Zira bizden uzaklaşıyor.


    Yaptığımz onca şey, bir zafer çığlığı için değil. Zira varacağımız yer bir zaferden çok daha fazlası. Bize anlatılan gerçeğin de ötesi. Kabul ettiğimiz onca yeni fikir artık bizimmiş gibi bir oraya bir buraya rahatça girmemizi sağlıyor. Yeni gelenlere istemsiz bir şekilde inandıkça, sanıyorum benliğimizin yarısını taksit taksit vermiş oluyoruz. İlerleyişimiz sadece değişimi sorguladığımızda zayıflıyor. Belli ki sistem pek de sorgulanmakdan hoşlanmıyor. Zira sadece kendini koşulsuzca kabul edenlere gülümsüyor. Sorgulayanlara ama aynı zamanda da devam edenlere ise tatlı ve tatmin edici bir tebessümden ileri gitmiyor. Kişi gülümsenenlerin halini gördükçe kendinide o konumda görmek istiyor.


    Ve işte tam bir değişim, kendimize ait olanı da siliyor. Fakat ayrıcalıklı olan, bizi felakete sürüklüyor. Yaptığımız onca şey, sadece bir yok oluşun hazırlığının aldatıcı güzel yüzüydü. En kötüsü de aynı yolculuğa giderken dostlarımızın ölü bedenlerini de bu yolda görmekti. Ve kendileri hatırladıklarımızdan çok farklıydı.





    Şüphesiz zafer uzakta ve kalesinde oturuyor ve nicesi gösterilen havucun peşinde koşuyor.

31 Mart 2016 Perşembe

Yıllar Yılı Düşünürüm

   Geçen onca yıla istinaden insanlardan daha sadık eşyaları düşünüyorum. Kuşkusuz sadakatin en büyüğü hep insandan beklene gelmiştir. Kimi zaman yükselişimiz tamamıyla yanımızda ki mevcut kadro ile alakalıdır. Sadakat belki sadece anlık düşüşün verdiği güzel his olarak nitelendirebilir. Kimileri için bir eşyaya sadık kalmak bir insana sadık kalmaktan daha mantıklı gelebilir. Zira insan her an değişim halindedir ve bu değişim yelpazesi çok geniş olduğundan tahmin edilemez. Eşyalar her zaman tahmin edilebilir ölçüde değişime uğrarlar. Zaman her canlıda olduğu gibi cansızlara da etkisini yansıtır. Gördüğünüz her cisim, geçmişden izler taşır. Sadakat deneyi en iyi zamanla ölçülür. Zira sadakat zamanla ölmez. Bir kez bağlılık yemini ettiniz mi sonsuza kadar bağlısınızdır. Bu bağlılığı herhangi bir zaman dilimi etkileyemez. Ama bu demek değildir ki bağımlısınız. Sadece bağlı olduğunuzu belirtmek gerek. Zira insan önce bunu unutuyor...

30 Mart 2016 Çarşamba

G Eklentisi

    Site yapılanmasında menü çubuğuna eklenmiş olan "G" bölümünden söz açalım biraz da...

    Bu bölüm daha çok site temellerine uygun yazıların paylaşıldığı kısımdır. Bu bölümde yazılar diğer yazılara göre daha uzun daha gösterişli veya diğer bir değişle "Kelimeler Yeterli" adıyla nam salıcak yazılar olacaktır. Dilerim bu amaç doğrultusunda hareket etmeye devam eder ve güçlü kalemler ile yükselir...

    Nice yazıların bu başlık altında toplaması dileğiyle..

29 Mart 2016 Salı

INGRESS (5)

    Normalde oyunda böyle birşey yok ama bu durumu düşünen kişi her kimse kesinlikle komediden anlıyor.

    Zira oyunda "Glyph Hack" diye geçen bu bölüm size sırasıyla bazı çizgisel şekiller gösteriyor ve bunlar kaybolduktan sonra aynı sıra ile çizmenizi bekliyor.

    Sonuçta bunlar karmaşık şekiller değil. Ancak Pikachu şekli kesinlikte takdire şayan. Belli ki oyunda pokemon go yu net bir şekilde gören bir arkadaş kendisi.

28 Mart 2016 Pazartesi

Dizi Replikleri (4)








    -Bu seneki yıllığın başlığını sen bulmuştun şef.
    -Neydi peki?
    -Futurama.
    -Gelecek (Future) ve kamera'nın birleşmesiyle oluşuyor. "Geleceğe Bakış" anlamında
    -İnsanların geçmişteki resimlerinin olduğu bir albüme neden "Geleceğe Bakış" ismi konulsun ki?
    -Olayın can alıcı noktası da bu zaten. Bu yıllık her öğrencinin bu yıl okulda olma hikayesini anlatıyor.
    -İnsanlar güzel bir geçmişin üzerinden geleceğe daha hızlı yükselebilirler.

    "Temel" dediğimiz böyle bişey olsa gerek. Eğer şimdi çalışmazsanız gelecekte herhangi bir dayanağınız olmayacak.

27 Mart 2016 Pazar

Düşünceli Geceler

 

    Şimdi oturup düşünüyorum nerde hata yaptık diye. Ve merak ediyorum kendime inanamayarak. Zira farkında olmadan neler yaptığımızı. Kim bilir belkide sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuzu ne zaman hatırlayacağız.

    Evet ömrümüz çok da uzun değil. Yapmamız gerekenler elbet mevcut. Ancak sizcede yapmadığımız şeyler de önemli bir kısım yer kaplıyor olsa gerek değil mi? Zira herşeyin başlangıcı yani yapılmadan önce ki hali bir düşünceydi insan  ırkı için. Bir hayalin peşinde koşmak onu gerçekleştirmenin en iyi yoluydu belkide.

    Ölüm kıyısında nice hayallerin gerçek hatıratlarının bir filmi bunun kanıtı olmalıydı kimileri için. Yalnız bir kaç insan aksini söylemişti bu konuda ve gizlenmişti karanlığa. Neden sonra karanlık kayboldu yepyeni bir aydınlıkla. 

    Kuşkusuz ölümün mükemmel güzelliği kimileri için sade bir karanlık, unutulmaması gereken ise karanlığın içindeki ahenkli aydınlık. Zira insanlar en çok karanlıkda düşünür. Çünkü insanın en rahat yeri karanlıktır.

    Ve mutluluk misali hayallerin sonu. Aslında değinmek istediğim başka bir konu da insanların kendileri için kurdukları hayallerde ölümlerini kurgulamaktan çekinme mutluluğu. Sade bir hayal değilse hayaliniz. Tüm yaşamınız boyunca neler yapacağınızı en ufak ayrıntısına kadar tasarlarsınız. Ama genelde bu tasarı zirvede biter. Kimi zaman zengin olursunuz ya da hayatınızın aşkını bulursunuz. Ama hep zirvede iken son bulur hayaller, sanki daha ötesi yokmuş gibi...
    Ancak son, sanılandan da yakındır kişiye. Bir göz kırpmak kadardır mutlu anlar, hüzünlü anların aksine. Zira en büyük acılar hiç bitmeyecekmiş gibi gelir bizlere. Ama yolun sonu mevcuttur bizler için, ne şimdi ne de sonra, sadece yazılmış olan zamanda.

    Kimileri sonu görememe mutluluğu içinde gününü gün etmekle meşgul. Kimileri de sonda ki mutluluğu görüp onu hedeflemekle meşgul. Zira ikisi de birbirine bir benzeyip bir farklı olan yegane türler..

    Şimdilerde caddelerde sokaklarda veya herhangi bir toplum odaklı binada gördüğüm suretler kusursuz değil. Zira kalitesiz kopya maskeler kullanmak kişiyi ele veriyor. Maske takmak yeterince ürpertici değilmiş gibi birde size ait olmayan hayatların maskesini takmak düpedüz bir tezatlık arz etmiyor değil.

    Bu durum da en çok baktığım suretler elbet çocuklar oluyor. Zira saf güzellik ancak onlarda ve çocukluğunu yitirmeyen büyüklerde yer buluyor. Ve tabiki onların yaptıklarıda ayrı bir güzelliği temsil ediyor... Zira kalitesiz kopya suretleri takanların gerçek dünyada ki eserleride kendileri gibi sahte ve bir o kadar da itici. Ve bunların arasında dolaşmak karanlığın içinde dolaşmakdan daha rahatsızlık verici.

   Bir sıradışı maskede korkutucu derecede mükemmel olanlar. O kadar mükemmel ki korkmamak elde değil. Eğer karşılaşmak istiyorsanız. Onları yeryüzüne yakın yerlerde aramayın. Zira yeryüzüne çok ender inerler ve eğer yeryüzünde iseler muhakkak bir problemi de beraberinde getirmişler demektir. Onlar daha çok kendilerini soyutlanmış bir obje gibi hissettirecek ancak insanlığın en derin arzularında yer almak isteyeceklerdir.