28 Ocak 2022 Cuma

Başarının Kilidi

        Bilâsebep çıkılan her yolculuk, denk gelinen izlerin eşiğinde ve göz kamaştırıcı iplikler içinde olduğumuzu bir kez daha hissettiriyor.

        Takip edilen lider ruhlu insanlar, yoğun caba ve gayret sonucu başarıya ulaşanlar ve pek tabii imkansızlıklar içinde babil kulesi dikenler... Evet, yazılmaya veyahut okunmaya değer insan hikayeleri başlığında, büyük yerlerin zapt edilmesi noktasında iş yapan raflar olduğunda hem fikiriz. Ancak ne süslü perdeler arkasında gizlenen gerçeklerin ne de haddinden fazla sahne ışığına tutulmuş doğruların önemsenmemesi gerektiği kanaatindeyim. Zira hepsi bir temele veya benzer bir ruha yakınlıkları ile takip edilesi konumlara ulaştılar. İşin özünde alet kutusu mantığı her hikayeyi kurtarıyor. Sadece işe yarayan parçayı al, gerisi pek mühim değil.

        Geleneksel iz sürme tekniklerine hakim olmayışım ve gezegen genelindeki azınlığın içinde yer almayanların, bu teknikleri sadece bariz iz bırakan zeminlerde kullanabildikleri düşüncesi içerisinde bulunmamdan dolayı bir takım güzellemelere girişeceğim. Havanın kokusunu alırmışçasına insan tanıyanları veya gördükleri noktasında fikirlerini beyan edenleri görmek pek tabii mümkün. Ama biraz geçmişe bakalım, adımlarını sayalım; kurduğu iletişim ağını yoklayayım tarzı deney mekanizmalarına sık yer verilmediği kanısındayım.


        Gerçekleşmiş olayların özünde ortam oldukça etken bir madde. Hayatta kalmaya olan samimiyetimizi sınayan en büyük başlık. Felaketlerin veya iklim değişimlerinin yaşanılası hayatı doğrudan etkilediğine kuşkumuz yok. Bireysel düzeyde kelime birazda mecaz manasında kullanılarak edebi değerler bütünü oluşturabiliyor. Bu bağlamda evin yanındaki garajda gezegenin her yerinde duyulacak markaların oluşmasında adımlar atıldığı fikrine bakış açımız pek tabii farklılık gösterebiliyor.

        Yine bu yol ayrımında zeminin ne kadar iz bırakmaya müsait olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Tüm bu odağımızın ayrılmadığı hikayelerin önemsenmesi, çok daha anlaşılır oluşu olsa gerek. Zira takip edilesi, kendinden uzaklaştırmayan ve oldukça genele hitap eden başlangıçlara sahipler. Halkın arasından seçilen gladyatörlerin hikayesini izler gibiyiz. Fakat artık aramızda olmak yerine sahnedeler ve sahneden inmemek adına sürekli çabalıyorlar. Medeniyetler tarihinde elbette tersi bir çok hikaye yer almakta fakat gezegen çevresinde oynanan kulaktan kulağa oyununda pek de yer almadıkları hissiyatı içersindeyim.


        Felaket olarak adlandırdığımız, bitti dediğimiz anlar izlerin en kolay gözüktüğü anlardır sanırım. Aslında farklı olarak yaptığımız doğru başlıkları dillendirmekten öte değil. Yukarıda anlatılan hikayeler bütünündeki hayranlığın temelindeki anlatım, kar üzerindeki ayak izlerine bakmaktan başka bir şey değil. Daha az yorulmak adına o izleri kullanmak ve ilerlemek ise başka bir hikaye doğrusu... Felaketin boyutu ne kadar büyükse yürümek fiilinin işleme geçme süresini o oranda hızlandırıyor.

        İnsan toplumu son derece hızlı ve görece güvenli iletişim ve ulaşım araçlarını icat/inşa etti. Tüm bu kolaylıklar için de nasıl olduysa kaybolmayı da başarabildi. Ya küçük bir felakette kendine geldi ya da ufak bir iz bıraktı gitti. Bugün bir farklılık yapalım; izleri takip ederken, onları kullanmaktan niye geri durduğumuzu da sorgulayalım.

        Değinmeden geçemeyeceğim, belki de iz bırakmayanları düşünmekte farklı bir yolculuğun şatafatlı kilidini gösterebilir. Son derece sık dokunmuş iplikler arasında kaybolacak kadar azimli olmamanız tavsiyesiyle.

Kullanılan görseller: 0,1,2,