Daha iyisini yapmak adına kaybolduğum bu yolculuk daha da iyisini yazmakla devam ediyor. Sözler istenileni aktarmak adına görevlerini yerine getirseler de, ahenk bozuluyor...
Fırında pişen enfes yemek camın arkasında yer alan çöl kumu uyumu içerisinde hayatlar, tükenen zaman. Herşey uyum içerisinde tükeniyor veya tüketiliyor. Tatminsizliğe eş değer yazılar parmaklardan dökülürken, cam saydamlığını kaybedip yeni bir kağıt sunuyor bana. Yeryüzündeki en efsanevi kağıdın tüm bu israfın üzerine ortaya çıkışı, yazma isteğini frenleme çabamı yok ediyor.
Yemeğin güzel kokusu odaya doluyor. Davetkar koku beraberinde yeme faslına geçişin de habercisi. Yine de pişirme esnasında hayat boyu karşılaşılan istenmeyen veya merak uyandıran olası olaylara öncelikli önlem bağlamında, göz gezdirmek için sanatsal sandalyemden kalkıyorum. Bu sefer karşımızda merak uyandıran tablo göz doygunluğunu bizden esirgemiyor. Kağıt zamanla dolarken pencerede beni bekleyen kağıt sabrı sınıyor. Yolculuk fikri genelde konum değişikliği ile yorumlansa da yeni her kağıt bu hissi aratmayacak kadar benzerlikler sunuyor.
Saatin içinde kumlar isteklerinden bağımsız hareket ederken kağıdın ardındaki diğer kum taneleri yeryüzünden ayrılıyor ve tabii yenileri ekleniyor. Fiziksel sanatın en büyük temsilcisi veya destekçisi kağıt, zarif inceliği ile köprü görevini bir an olsun reddetmiyor. Mürekkep her rengiyle üzerinde dans ederken fırından yayılan güzel kokular kağıdın narin dokusunun derinlerine işliyor.
Keşfedilmemiş diyarların özelimini ancak ev dediğiniz noktada pişen yemekle yitiriliyor. Yatağın sıcaklığından uzaklaşmanın korkunçluğu ufkun ilerisindekilere olan merakla çarpışıyor ve yine o güzel koku alevler içindeki metal küpten yayılıyor. Camın her iki tarafındaki kumların ortak yönleri neden sorunu simgeliyor.
Henüz ayrılmamışken, dünya diye seslendiğimiz kaya parçası camsı atmosferi ile tüm insanlığı kum gibi savuruyor. Akış durmadan devam ederken anoforlar içinde yitirilmiş nicesinin çığlıkları gök kubbede yankılanıyor. Zaman üst ve alt katmandan bağımsız bir şekilde dönüyor.
Çöl tüm gizemini güneşin kendisini terk etmesi ile döküyor. Dillere destan değerli taşlarla bezeli örtüsünü üzerine çekiyor. Muhteviyatında yer alan her tane, çıplak gözlerce ayırt edilmese de yeryüzünün en nadide örtüsünün gözlerinizi ayırmak istemeyeceğiniz görüntüsünü öne çıkarıyor. Sadeliği muhteşem manzara ile uyum halinde. İkisi içerisinde uyum ancak kendi özelliklerini reddetmeleri ile mümkün olabilir.
Öte yandan bu sadelik insanları yola düşürüyor. Kum okyanusu, serap peşindeki nicesini merkezine davet ediyor. Leyla peşinde bir ömür insanlık arasında tükeniyor. Sadeliğin gizemli durağanlığı dinamik gönüllerde reddediliyor. Özlem uzaktaki ışık oyunlarında doğuyor...
Adını bilmediğimiz, bilimin en ufak temsilcisi tarafından sınıflandırılma zevkine erişememiş nice değerli taş bu örtü üzerindeki kıvrımlarda oynaşırken, kumlar...
Sanırım yemek artık hazır. Oysa ki daha camda bir kağıdım daha beni bekliyordu. Fakat şöyle bir bakıyorum da kağıt saydamlığın verdiği cesaretle kaybolmuş. Anlaşılan istek kaybolduğunda kağıt sıradaki sevdalısına yolcuğa çıkıyor...
Kullanılan görseller: 1,2,3,4